Kahve içmenin pek çok faydası olduğuna değinen Oytun Erbaş, özellikle günde 2 fincan kahvenin karaciğer yağlanmasını ve siroza gidişi büyük ölçüde azalttığını söyledi. "Karaciğer sorunu olanların yapması gereken ilk şey kahve içmek olmalı" diyen Erbaş, bu etkinin ilaçlardan daha güçlü olduğunun altını çizdi. Kahvenin ayrıca bağırsak florasını düzenlediğini ve kalp sağlığına olumlu etkileri bulunduğunu da ekledi.
KAHVENİN FAZLASI ZEHİR, SİGARAYLA BİRLİKTE ÇOK DAHA TEHLİKELİ
Ancak kahve tüketiminin dozu da önemli. Günde 4 fincandan fazlasının bazı yan etkiler doğurabileceğini belirten Erbaş, özellikle sigarayla birlikte tüketilen kahvenin akciğer kanseri riskini katlayabileceğini ifade etti. Sabah kahvesinde kafeinli kahvenin tercih edilmesi gerektiğini vurgulayan uzman, çayın bu etkiyi sağlayamadığını söyledi.
TELVESİNİ KAŞIKLAYIN: FENOL VE KAFEİK ASİT DEPOSU
Kahvenin sadece kendisi değil, telvesi de oldukça değerli. İçeriğindeki fenol bileşikleri ve kafeik asit, özellikle obezite, insülin direnci ve polikistik over gibi sorunlarda iştahı kesici etkiler gösteriyor. Telveyi tüketmek, kahvenin etkisini katlayarak bir fincanla maksimum fayda elde etmenizi sağlıyor.

KÖRKÜMİN, KIŞ ÇAYI VE ZAYIFLAMA ÜRÜNLERİ: SESSİZ KATİLLER
Erbaş, halk arasında sağlıklı sanılarak kullanılan bazı gıda takviyeleri ve çaylara karşı da önemli uyarılarda bulundu. Özellikle yüksek dozda körkümün (zerdeçal), karaciğer yetmezliğine neden olabileceğini belirtti. Ayrıca kış çaylarının ve zayıflama çaylarının içerdiği bitkisel karışımların da karaciğere ciddi zarar verdiğini ifade etti.
KAHVALTIYI ABARTMAYIN, BESLENMEDE DENGE ÖNEMLİ
Oytun Erbaş’a göre, tek yönlü beslenme sağlığın baş düşmanı. "Yulaf at yemi değil, lif deposu. Glüten herkes için zararlı değil" diyerek, popüler söylemlerin yanlış anlaşılmalara neden olduğunu belirtti. Beslenme dağılımında %50 karbonhidrat, %30 yağ ve %15 protein ideal oranı temsil ediyor. Zeytinyağını ise çay bardağıyla değil, ölçülü kullanmanın önemine vurgu yaptı.
RUH HALİMİZ KAHVEDEN, DEPRESYON SOSYAL MEDYADAN
Türkiye'de artan antidepresan kullanımı üzerine de konuşan Erbaş, depresyonun temellerinin anne karnında atıldığını, ancak sosyal medyada yapılan sürekli karşılaştırmaların bu duyguları körüklediğini söyledi. Gerçek olmayan yaşamların sürekli göz önünde olması, bireylerde tatminsizlik ve yetersizlik hissine neden oluyor.