İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Yeni Birlik Gazetesi Yaşam İki dudak arasındaki geleceğimiz

İki dudak arasındaki geleceğimiz

Yaşamadan anlamak zordur. Doğduğumuzda sahip olduğumuz hakların her zaman olacağını düşünüp, daha fazlasını istedik. Elimizdeki haklara sahip çıkmayı bile beceremedik. Biz ileriye, başkaları da elimizdekilere odaklandı.

Yaşamadan anlamak zordur. Doğduğumuzda sahip olduğumuz hakların her zaman olacağını düşünüp, daha fazlasını istedik. Elimizdeki haklara sahip çıkmayı bile beceremedik. Biz ileriye, başkaları da elimizdekilere odaklandı.
Kadınlar kendi gücünün farkına varmadan, onu kullanarak gücünü yok etmeyi hedeflediler. Yavaş yavaş hayata geçirmeye başladılar. Erkek egemen toplumda kadın olarak yaşamak yeterince zordu, gittikçe daha da zorlaşacağa benziyor.
Kadınların sadece kadın oldukları için, çalışma ve sosyal hayatta yaşadıkları sorunlara anne olduktan sonra yenileri ekleniyor. Doğum izni, süt izni, kreş, esnek çalışma saatleri ya da doğumdan sonra tekrar işe geri dönme gibi konularda pek çok sorunla karşılaşıyorlar. Yapılan anketlere göre özel sektör, iş hayatında anne çalışan istemiyormuş. O kadar doğum izni hakkı olursa, doğum yapmayan sürekli çalışanlara odaklanır işveren. Özel sektör suyunu sıkana kadar senden faydalanır, buna karşı çıkacak sendika da yok. Bu durumda doğum yapma ihtimali olduğu için, kadınların iş bulması zor.
Kadın çalışamazsa, erkeğe muhtaç kalacak ve ona tabi olacak. İstenen de bu değil mi?
Kadının görevi evde çocuk yetiştirmektir diyorlar. Maalesef, bunu savunan kadınlarımız da az değil. Şimdilik “çocuk da yaparım, kariyerde” diyen kadınlarımız çoğunlukta.
Biz kadına verdiği haklar için Atatürk’e teşekkür ederken, gazetenin birinde Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’nun boşanmayla ilgili bir fetvasını okudum. Bizi iki dudak ararından kurtardığı için, Atatürk’e minnet duydum.
"Telefon, mesaj ve internet yoluyla boşanma geçerli midir?" şeklinde soru sorulmuş. 
Verilen cevapta "Bir kişi boşanmayı ifade eden sözleri şifahî olarak söylemek suretiyle, eşini boşayabileceği gibi, bu sözleri telefon, mektup, mesaj, internet ve faks yoluyla bildirerek de boşayabilir. Söz konusu iletişim vasıtalarıyla boşamak, sözlü olarak yüz yüze boşamak gibi geçerlidir. Boşamanın yazılı olması halinde ise boşanan kimse, yazının veya mesajın eşinden geldiğinden emin olmalıdır. Bu durumda boşama hükümleri, kadının mektubu okuduğu andan itibaren başlar. Fakat koca eşini daha önce gıyaben boşamış da bunu mektupla haber veriyorsa, boşamanın hükümleri, kocanın boşadığı andan itibaren başlar" denilmiş. 
Soruyu soranlar içimizde yaşıyor, cevap veren de çok önemli görev yüklenmiş bir kurumuz. 
Medeni kanunla aldığımız haklar olmasa,  boşanma haberimizi mesajla da alabilecektik yani. Kadınların geleceği iki dudak arasında olacaktı. Kadınların boşanma isteği mümkün olmayacaktı. Kadın yaşamak istemediği erkeği her haliyle çekmek zorunda kalacaktı. 
Erkekler her iki durumda da istemediği biriyle devam etmiyor ama kadın için öyle değil. Bugün ölümü göze alıp, yaşamak istemediği hayatı terk edenlerin yasalarla bir şansı var. O zamanlarda bu da yokmuş, baba ve koca ne derse o. Yasaları kullanmayanlarımız olsa da hakkının olduğunu bilmek güzel.
Medeni kanunun, kadın erkek eşitliğinin henüz yasalarda olması biraz rahatlatsa da ürküyoruz. Ya onlar da cumhuriyetin sonu geldi diyenler tarafından sona erdirilirse…
Biz farkına bile varmadan haklarımız birer birer elimizden alınmadan onlara sahip çıkmalı, birbirimize destek olmalıyız.
Kadını eşit vatandaş yapan, evliliğini kocasının iki dudağının arasından kurtaran, mirasta, şahitlikte, sosyal hayatta, ticari ilişkilerde, ailede ona eşitlik veren, Atatürk’e bir kez daha teşekkür ederiz. 
Haklarımıza yeterince sahip çıkamadığımız için de özür dileriz.