Bilgiye ulaşmanın altın değerinde olduğunu savunan yatırım danışmanı Mert Başaran, Türkiye'deki ekonomi sisteminden üniversitelerdeki ders içeriklerine, tüketim alışkanlıklarından iş yapma biçimlerine kadar birçok konuda dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Kendi üniversitesi olsaydı neleri değiştireceğini anlatan Başaran, sistemin teoriden çok pratiğe dayanması gerektiğini vurguladı.
BİLGİ SAHİBİ OLAN HER ŞEYE SAHİP OLABİLİR
Mert Başaran’a göre doğru bilgiye ulaşan kişi, hayatın her alanında kazanç sağlar. Ancak bugünkü eğitim sisteminin bu doğru bilgiyi sunmakta eksik kaldığını düşünüyor. Üniversitelerin yalnızca teorik bilgiyle sınırlı kalmasını eleştiren Başaran, sahada yetişmiş girişimcilerin, esnafların ders vermesini öneriyor. “Sadece Keyne’si öğrenmekle kalmamalı, Tahtakale’deki tüccarın zekâsı da analiz edilmeli” diyor.
GENÇLERİ TUTMANIN YOLU: EKONOMİYİ DÜZELTMEK
Türkiye’den gençlerin yurt dışına gitmesini durdurmanın tek yolunun ekonomik refahı artırmak olduğuna dikkat çeken Başaran, Avrupa’ya göçün sadece cazibe ile değil, Türkiye’deki zorluklarla da ilgili olduğunu vurguluyor. Ayrıca Avrupa’nın sadece pozitif yönlerini değil, orada yaşamanın zorluklarını da göstermek gerektiğini söylüyor.

EĞİTİM SİSTEMİ RİSKTEN KAÇINMAYI AŞILIYOR
Başaran, bugünkü eğitim sisteminin bireyleri girişimcilikten uzaklaştırıp “iyi çalışan” olmaya programladığını belirtiyor. Krizi, iflası, başarısızlığı o kadar anlatıyorlar ki, gençler risk almayı unutuyor. Oysa sokakta birkaç gün çalışan bir genç, ticareti kitaplardan daha hızlı öğrenebiliyor. Bu yüzden teorik bilgiyle pratik tecrübenin dengeli bir şekilde aktarılması gerektiğine inanıyor.
TÜKETİM TOPLUMU NASIL OLUŞTU?
Türkiye ekonomisinin kırılma noktalarını 1950’lerdeki Marshall yardımları ve 1980 sonrası serbest piyasa açılımları olarak gören Başaran, bu süreçlerin Türkiye’yi borçla yaşayan bir tüketim toplumuna dönüştürdüğünü söylüyor. Bugün gençlerin moda diye eskitilmiş ayakkabılara binlerce lira vermesini büyük bir sorun olarak değerlendiriyor.
MARKA TAKINTISINA ELEŞTİRİ
Başaran, “marka giymek zenginlik değil, borçla övünmektir” diyerek orta sınıfın tüketim yarışına girmesine karşı çıkıyor. Avrupa’da sıradan insanların bile sürdürülebilirlik ve tasarruf bilinciyle yaşadığını örnek veriyor. Gençlerin yaz aylarında çalışmasının karakter gelişimi açısından çok önemli olduğunu da ekliyor.