İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Yeni Birlik Gazetesi Yaşam Ne deveyi güdebiliyorum ne diyardan gidebiliyorum

Ne deveyi güdebiliyorum ne diyardan gidebiliyorum

Ya deveyi güdeceksin, ya bu diyardan gideceksin demek kolay.  Herkes işin kolayını seçiyor. 

Ya deveyi güdeceksin, ya bu diyardan gideceksin demek kolay.  Herkes işin kolayını seçiyor. 
Neden işin zor tarafı bana kalıyor ki? 
Onca yaşanmışlık var, onca hatıra… 
Geride hayatıma, hayatımıza dair koskoca bir arşiv… 
Kolay mı öyle bırakıp gitmek? 
Kolay mı bu diyardan gitmek? 
Diyeceksin ki, mademki gidemiyorsun o zaman bu deveyi güdeceksin. 
İyi de azizim, biz dünyaya deve gütmeye mi geldik? 
Yapma Allah aşkına. 
İnsanın dünya ya getiriliş nedeni deve gütmek olamaz. En azından bu kadar basit olamaz. 
-Neden itiraz ediyorsun? 
-Evet, bu kadar basit; “ya deveyi g üdeceksin, ya da bu diyardan gideceksin” diyebilirsin. Ben bu düşünceye itiraz ediyorum. Restini görüyorum. 
Ne deveyi güdüyorum, ne de bu diyardan gidiyorum. 
Hodri meydan. 
İşte meydandayım ve tekrar ediyorum; deveyi gütmüyorum ve bu diyardan da gitmiyorum. İtirazın mı var? 
İnat da bir murattır. 
Benim muradım inadımdır. İnadına gitmiyorum ve gitmeyeceğim. 
Sıkışan kenara çekilsin.
Yaradan eşref-i mahlûkat demiş bana ve yaratılmışların en şereflisi kılmış. 
Yaratıcının kendine halife olarak yarattığını, nasıl olurda deve çobanı yapmaya çalışırsın?
Bu kabul edilebilir değildir. 
Sonra, tamamen eşref-i mahlûkatın aleyhine olan, ya deve çobanlığına, ya diyardan gitmeye razı olmak hiç     insani değil. 
Ne demek, ya deveyi güdeceksin, ya bu     diyardan gideceksin? 
Bu diyar bizim. 
Bu diyar her şeyiyle; dağı, taşı, çalı-çırpısı, havada uçan kuşu, acısı, tatlısı, hüznü ve ıstırabıyla, günahı-sevabıyla bizim. 
Bizim cennet vatanımız bu diyar. 
Bu diyardan gitmiyorum, gitmiyoruz, gitmeyeceğiz. 
Tarih şahidimizdir. 
Bu diyar, bizi buradan atmaya çalışanlara mezar oldu. 
Unutan varsa Çanakkale ye uğramasını tavsiye ederim. 
Hiç boşuna nefes tüketmeyin. 
Zaman israf etmeyin, zamanımızı israf etmeyin. 
Bu diyarın her karışını mübarek kanlarıyla sulayan atalarımın mezarını kirletmenize müsaade etmem. Kemiklerinin sızlamasına razı olmam. 
Eyvallah edip deveyi güdersem ya da bu diyardan gidersem atalarımın kemikleri sızlar ve huzur-u mahşerde yüzlerine bakamam.
Ne demek?
Ya deveyi güdeceksin, ya bu diyardan gideceksin. 
Ya seveceksin ya terk edeceksin. 
Bu nasıl bir akıl tutulması ki, böylesine akıllara durgunluk veren teklifi yapabiliyorsunuz? Çılgınlığında bir sınırı olmamalı mı? 
Ne yani, “yok canım o kadarda değil” denileni yaparak, ezberleri bozduğunuzu     mu sanıyorsunuz? 
Ya da bütün milleti korkak ve cahil         sürüsü mü?  
Uyanın artık gaflet uykusundan, uyanın. 
Ezberleri değil, milletin asabını bozuyorsunuz. 
Milletin suskunluğu sorumluluk duygusundan, bilmediğinden ya da korktuğundan değil. Sorumluluk hissetmediğiniz için bunu anlayamıyorsunuz. 
Sorumluluk duygusu öyle bir duygudur ki; ağlar ama ağlatamaz, hissettirir lakin söyletemez. Bu duyguya sahip olmayanlar anlayamaz bu hali. 
Bizi biz yapan duygudur bu. 
Geçmişin vebalini, geleceğin sorumluluğunu hep omuzlarımızda hissederiz. 
Hissederiz de ondandır sükûnetimiz. 
Ondandır öfkenin dilini kullanmayışımız. 
Ondandır isyan etmeyişimiz. 
Ondandır kavgadan kaçışımız. 
Ondandır, el-insaf diyerek çıkmayan canda ümit arayışımız.    
Ne sanıyorsunuz bizi?
Biz, Kerbela’da Hüseyin olmaya talibiz
Kim korkar ölümden?