İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Yeni Birlik Gazetesi Yaşam Sen hangi takımı tutuyorsun?

Sen hangi takımı tutuyorsun?

Uzun bir aradan sonra spora yönelik başlıkla dönüyorum.

Uzun bir aradan sonra spora yönelik başlıkla dönüyorum.
Şu sıralar takım tutmalar yoğunlukta, gerçi hep vardı bir iki laf da ben edeyim dedim.
Bir önemli benzetme… E herkes bildiği konudan benzetme yapar değil mi?
Bu takım tutmalar öncelikle futbolu getiriyor akla değil mi? Ben siyasetçiler desem, bu konu daha revaçta…
Şaka bir yana, takım tutma da başkalarının sırtından bedava bir sevinç yaşama var, haksız mıyım?
Başkalarının başarısını bizim kendimizinmiş gibi yorumlayıp başarı açlığını doyuruyoruz bu arada…Biz bir şey başarmasak da “bizimkilerin” başarısı yeter bize diyoruz.
Dikkat ederseniz oyuncular bile bir takıma bütün kalpleriyle bağlanmazken, çıkarları gereği bir o takımda bir bu takımda oynarken, fanatik taraftarların takımlarını tutmadaki inadı çok komik geliyor bana.
Geçenlerde iki erkek kardeşten abiyle konuşuyorum…Duyduklarıma önce gülümsedim de daha derinini düşününce içimi kahredecek bir gerçekle karşı karşıya olduğumu fark ettim.
Bakar mısınız konuşmalarına…
Biri dokuz yaşında diğeri dört yaşında iki kardeş…
Büyüğü küçüğünü kıskanıyor. Kardeşi, doğduğunda sevgi bölünmesi olmuş kendince, en büyük parçası sevdikleri tarafından kardeşine verilmiş diye düşünmüş bu zamana kadar.
Büyüğüne soruyorum.
“Hangi takımı tutuyorsun?”
“Sorulur mu koç, tabi ki Aslan Cim bom bom” diyor
Üstelik babasının ve annesinin de hasta Galatasaraylı olduğunu gururla söylüyor.
“Peki küçük kardeşin?” diyorum.
“O Fenerbahçeli” diyor.
“Daha dört yaşında, o yaştaki çocuk nasıl Fenerbahçeli olur” diye soruyorum hayretle. Yani evde herkes başka takım tutarken o…?
Cevaba bakar mısınız çok hınzırca “Onu ben Fenerbahçeli yaptım” diyor. Nedenini de açıklıyor. “Yenildiklerinde üzülsün diye” “Kardeşini sevmiyor musun? Diye soruyorum “O ayrı mesele” diyor, “kardeşin üzülüyor mu?
“Baksanıza şampiyon yapacağız diyen Fenerbahçeli yöneticiler önce müjdesini verip sonunda… “Sonu Kâbus…” diyor hınzır gülüşüyle.
Spor koçu, denge antrenörü olarak bir dengesizlik yapmayayım diye hemen yorum yapamıyorum…
Sonra nasıl bir vahim gerçekle karşı karşıyayız diye düşündüm. Abartmıyorum, inanın basit gibi görünen önemli bir konunun içindeyiz. Bir insanlığın birlik beraberliğinin yavaş yavaş, göz göre göre eriyip çökmesi…Ta aile sevgisinin birlikteliğinin kopukluğundan başlıyor. Yaşamın her yönüne yayılıyor…
Nasıl bir yaşamın içindeyiz? Suçlu aramıyorum da yaşamın ilgi alanının kökenine götürüyor bu gerçek.
Şu sıralarda da farklı birtakım tutmalar söz konusu ya. Israrla ortalarda görünen sonrasında göz önünden yok olan akımlardan…
Bu benzetme çok geniş kapsamlı örnekle incelenebilir ülke yönetiminde bölgelere talip olan adayların çeşitliliği hem rakipleri hem de aynı partide olanların da aralarındaki ilişkileri…
O parti, bu parti, yok şu parti…O kişi bu kişi…
Şampiyonluğu daha oyun oynamadan taraftarları çoğaltarak şampiyonluk müjdesi vererek taraftar toplayan aday adayları…
Şimdi reklamlar pardon tanıtımlardayız henüz…
Hep bir takım tutmaya alışmış milletin tek tek ayağına kadar gelip “Sizinleyim beni tutarsanız…” diye söz veren…
Sonra seçilince de makamın kapısına dahi yaklaşılamayanlar…Daha çok örnekleri…Yani verdiği yapacağımdan sonraki tutarsız söz verişlerin kâbusu mu olacak yoksa…?
İstisnalar kaideyi bozmaz diyorum da…
Düşündürüyor beni ister istemez.
Memleketimizin yaşamının yönetimini taraftarlığımızla vereceğimiz kişiler!
Ta baştan yanlışımız bu muydu?
Takım tutmada bu benzetme de yanlış mıydı? Hayır!
Evet bozulan düzenin toparlayıcılarının beraber olmayışı yanlışı…Yanlış benzetme olmadı. Futbolda milli takımda farklı takımın oyuncularının beraber olması, partilerde ise tam tersi zıtlaşması…Ülkeyi temsil ederken ki başarısını da aşağı çeken bu olamaz mıydı?
Baksanıza özgür ülkemizde şehitlerin hala çoğalması örneği…
Ayrı düşüncede ayrı vaatlerle gelen parti adayları her ne kadar ayrı fikirlerle gelseler de Ülkeye sahip çıkıp Dünyada temsil ederken birlik olup milli takım kuramamaları sizce de düşündürücü değil mi?
Tarihi zamanında çok anlattım da şimdi ki takımları diyorum…Çok geniş konu bir kalemde anlatılamaz!
Hala takım tutma taraftarı mıyız? Ya da siz hangi takımı tutuyorsunuz?Diye     soruyorum
Yavaşça geri çekilip içimdeki Sevgiye sahip çıkarak!