İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Vatan hainliği

Ne çok duyuyoruz artık... Ne çok yazılıyor. Ne çok konuşuluyor. Neredeyse günlük yaşamımızın bir parçası oldu.

Ne çok duyuyoruz artık... Ne çok yazılıyor. Ne çok konuşuluyor.
Neredeyse günlük yaşamımızın bir  parçası oldu.
Ama düşünmeden söylüyoruz.
Sonuçlarını hesap etmeden yazıyoruz.
Öyle kolay ifade ediyoruz ki...
Her birkaç cümlenin içinde muhakkak hain ve hainler geçiyor.
Bunun yarattığı ve yaratacağı tahribatı hiç hesaba katmamak bir alışkanlığa     dönüşmüş durumda.
Aslında alışkanlıktan öte git gide bir     kültüre dönüşüyor galiba...
Ve esas tehlike de bu.
Farkında değiliz!
Bir etrafınıza bakın...
İnanmadığı gibi yaşayanlar.
İnanmadığı gibi konuşanlar.
İnanmadığı gibi yazanlar ne çok oldular.
Hiç dikkatinizi çekmiyor mu?
Hiç rahatsızlık duymuyor musunuz?
İnanmadığı gibi konuşan bir topluma     dönüşüyoruz.
Bu zehirli sarmaşık gibi her yeri sarıyor.
Sorgulamayan...
Sormayan.
Ve daha da kötüsü düşünmeyi de başkalarına havale eden bir ruh hali kıymetli olarak görülmeye başlandı.
Her sorunu,
Meseleyi,
İsteği,
Ya da yanlışı hainlik terazisinde tartmak bir toplumu gerçeğinden koparıp çürütür.
Kısa sürede bunun farkına varmayabiliriz ama uzak olmayan bir gelecekte güven     duygusu ölmüş bir toplumun çaresizliğini yaşarız.
Ve ne yazık ki bunun emareleri kendini ciddi olarak gösteriyor.
Bunu engelemek,
Ya da olmaması için çaba göstermek     yerine,
Sürekli yeni hainlik formatlarını atmaya devam ediyoruz.
Ve bunu hepimiz yapıyoruz.
Sormuyoruz.
İtiraz etmiyoruz.
"Bilmediğiniz şeyler var" "efsanesine"     peşinen razı olmuşuz.
Halbuki son birkaç yıldır başdöndürücü hızla devam eden gelişmeler bile bize yeteri kadar tecrübe sağlamalıydı.
Öyle çok övüp göklere çıkardıklarımıza sonra hain dedik.
Dün hain dediklerimizle bugün beraber yürüyoruz.
Dün neredeyse savaşacak hale geldiklerimizle bugün sarmaş dolaş haldeyiz.
Dün doğru dediğimiz bir sürü şeye bugün yanlış diyoruz.
Her şeye toptancı yaklaştığımız için...
Yani konuyu kendi özelinde değerlendirmediğimiz için bir süre sonra gerçeği de     ıskalıyoruz.
Filmin başına dönüyoruz.
Ya da bir dejavu sendromu yaşıyoruz.
Sorunun bizim ile ilgili bölümünü     duymamak, konuşmamak ve yazmamak için öyle bir çaba içerisine giriyoruz ki git gide     sorunun kendisine dönüşüyoruz.
Bu da çözümsüzlüğü daha da         derinleştiriyor.
Nerede duracağımızı kendimize yüksek sesle söylemedigimiz için kendimiz olmaktan çıkıyoruz.
Evet hain ve hainlik sadece iki kelimelik bir söz değil.
Söz konusu bir ülkeyi yönetmek olunca bunun yaşam biçimine dönüşmesinin hayati derecede riskleri de beraberinde getireceğini bilmek gerekir.
Bunun hukukta, ekonomide, güvenlikte, insan ilişkilerinde "keyfiyete" giden bir süreç olacağını öngörememek bizim ortak     zaafımız olarak tarihe geçecektir diye     düşünüyorum.