Artvin’e bağlı Sarp köyü, yalnızca coğrafi değil, aynı zamanda duygusal bir bölünmüşlüğün de simgesi. Türkiye ile Gürcistan arasında çekilen sınır çizgisi, köyün tam ortasından geçiyor. Bu sınır, akrabaları birbirinden ayırdı; bir kısmı Gürcistan'da, diğer kısmı Türkiye’de kaldı. Ancak sınır ne kadar keskin olursa olsun, gönül bağları hâlâ dimdik ayakta.
KÖYÜN BİR YARISI TÜRKİYE’DE, DİĞERİ GÜRCİSTAN’DA
Yaklaşık bir asır önce belirlenen sınır çizgisi, Sarp köyünü ikiye böldü. Türkiye tarafında kalan bölge Sarp adıyla bilinirken, Gürcistan tarafı Sarpi olarak adlandırılıyor. Aileler, komşular, hatta kardeşler dahi farklı ülkelerde yaşamaya başladı. Ancak bu ayrılık ne selamı eksiltti ne de düğünleri, cenazeleri.
“Ne kadar sınır olursa olsun, gönüllerimiz bir” diyen köylüler, fiziki mesafeye rağmen samimi bağlarını korumaya devam ediyor.
AYNI KÖY, FARKLI ÜLKELER
Köylüler, sınırın ayırdığı evlerin ve sokakların artık iki ülkeye ait olduğunu söylüyor. Gürcistan tarafında kalan akrabalarla olan iletişim ise hiç kesilmemiş. “O kahverengi ev bizim amcaoğlunun evi” diyen bir köylü, geçmişin izlerini bugünün gerçekliğiyle anlatıyor. Kimi zaman resmi geçişler zorlaşsa da cenaze, düğün ya da özel günlerde bu duvarlar adeta yok sayılıyor.
AKRABALIK BAĞLARI SINIR TANIMIYOR
Sarp köyünde yaşayanların büyük kısmı, akrabalarının Gürcistan tarafında olduğunu belirtiyor. Köy halkı, günlük yaşamda da Gürcistan'daki akrabalarıyla iletişim kurmanın bir yolunu buluyor. “Bu dere kapansa bile birbirimizi bırakmamız mümkün değil” sözleri, bağların ne kadar güçlü olduğunu gözler önüne seriyor.
Yani her ne kadar iki ülkeye bölünmüş olsalar da, bir arada yaşamanın ve duygusal bağlarını koparmamanın bir yolunu mutlaka buluyorlar.
SARP KÖYÜ'NÜN HİKÂYESİ HEM HÜZÜNLÜ HEM UMUT DOLU
Sarp köyü, sınırlarla çizilmiş coğrafi bir ayrılığı değil, dostluk ve akrabalıkla örülmüş güçlü bağları temsil ediyor. “Gitmesek de, gidemesek de o köy bizim köyümüz” diyen köylüler, geçmişin izlerini bugünde yaşatarak hem kimliklerini hem de birlikteliklerini korumayı başarıyor. Köyün bu özel durumu, yalnızca Türkiye'nin değil, dünyanın dikkatini çekecek cinsten bir insanlık öyküsü sunuyor.