Baykar tarafından geliştirilen Bayraktar KIZILELMA, yabancı basında ilgi görmeye devam ederken Türkiye’nin insansız hava araçları alanında ulaştığı seviyeyi bir kez daha uluslararası gündeme taşıdı. Yurt dışı değerlendirmelerde, Ankara’nın bu alanda yalnızca üretici değil, aynı zamanda pazara yön veren aktörlerden biri haline geldiği vurgulandı.
Ukrayna’daki savaşla birlikte insansız hava araçlarına yönelik küresel ilginin belirgin şekilde arttığına dikkat çekilirken, Türkiye’nin bu talebe verdiği en güncel ve ileri cevaplardan birinin KIZILELMA olduğu ifade edildi. Türkiye’nin, insansız sistemler alanında Çin ile rekabet edebilen bir NATO ülkesi konumuna yükseldiği değerlendirmesi de öne çıktı.
Türkiye’nin savunma sanayisindeki yükselişi, Bayraktar AKINCI’nın gerçekleştirdiği son canlı atış testleriyle birlikte yeniden uluslararası basının odağına girdi.
İtalyan savunma basınında yer alan analizlerde, bu testlerin yalnızca teknik bir başarı değil, Türkiye’nin uzun vadeli askeri ve endüstriyel vizyonunun somut bir yansıması olduğu belirtildi. AKINCI’nın son testleriyle birlikte Türkiye’nin benimsediği stratejik yönelimin net biçimde ortaya çıktığına işaret edildi.
Yapılan değerlendirmelerde, tamamen yerli imkânlarla geliştirilen hassas mühimmatların AKINCI’ya başarıyla entegre edilmesinin, sensör, silah ve operasyonel kabiliyetler üzerinde Türkiye’nin tam kontrol sağladığını gösterdiği aktarıldı.
Bu yaklaşımın, Türkiye’nin yalnızca platform üretimine değil, bütüncül bir sistem anlayışına dayalı bir savunma sanayisi modeline yöneldiğini ortaya koyduğu ifade edildi.
AKINCI’nın ulaştığı operasyonel seviye, siyasi ve stratejik açıdan da dikkat çekici bir mesaj olarak yorumlandı.
Türkiye’nin 2019 yılında S-400 hava savunma sistemi alımı sonrası F-35 programından çıkarılmasının ardından, insansız hava araçlarının ülkenin teknolojik bağımsızlığında kilit bir rol üstlendiği değerlendirmesi yapıldı. 2021 yılında hizmete giren AKINCI’nın ilk dönemde kapasitesinin yakından izlendiği, ancak son testlerle birlikte artık tam operasyonel olgunluğa ulaştığının görüldüğü belirtildi.
AKINCI’nın yüksek irtifa ve uzun menzilli bir insansız hava aracı olarak tasarlanmasının, onu farklı görev profillerine uygun hale getirdiği vurgulandı.
Platformun, terörle mücadele operasyonlarının yanı sıra deprem sonrası arama kurtarma faaliyetlerinde de kullanılması, askeri ve sivil görevler arasında geçiş yapabilen esnek bir yapı sunduğu şeklinde yorumlandı. Bu yönüyle AKINCI’nın yalnızca askeri bir unsur değil, aynı zamanda stratejik ve politik bir sembol haline geldiği ifade edildi.
Küresel güvenlik ortamına ilişkin değerlendirmelerde ise Ukrayna savaşıyla birlikte insansız hava araçlarının modern savaş doktrinlerindeki kritik rolünün net biçimde ortaya çıktığına dikkat çekildi.
Bununla birlikte, hava savunma sistemleri ve elektronik harp karşısındaki sınırlılıkların da görünür hale geldiği belirtildi. Türkiye’nin bu tabloya teknoloji seviyesini yükselterek yanıt verdiği ve Bayraktar KIZILELMA ile insansız savaş uçağı segmentinde de iddialı bir konum elde etmeyi hedeflediği değerlendirmesi yapıldı.
Türk insansız hava araçlarının ihracatı da stratejik bir unsur olarak ele alındı. Libya, Suriye ve Dağlık Karabağ gibi sahalarda askeri dengeleri etkileyen Türk dronlarının, Afrika ve Orta Doğu’da artan bir etki alanına sahip olduğu vurgulandı.
Suudi Arabistan gibi ülkelerle yapılan anlaşmaların teknoloji transferi ve yerel üretimi de kapsamasının, Türkiye’yi NATO içinde bölgesel dron pazarında Çin ile rekabet edebilen güçlü bir aktör konumuna taşıdığı ifade edildi.
