Assan Group Savunma Sanayi AŞ, Türkiye’nin savunma sanayiindeki bağımsızlık hedeflerine bir yenisini daha ekliyor. Genel Müdür Gürcan Okumuş, dünyaca bilinen BLU-109’un yerli muadili SZ-109’un geliştirildiğini ve bu mühimmatın sadece yerli değil, aynı zamanda çok daha ileri düzeyde olacağını vurguladı.
Türkiye, savunma sanayiindeki yerlileşme vizyonunu kararlılıkla sürdürüyor. Bu kararlılığın en somut örneklerinden biri, IDEF 2025 Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’nda ortaya çıktı. Milli Savunma Bakanlığı’nın ev sahipliğinde, Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı’nın desteğiyle düzenlenen fuarda konuşan Assan Group Savunma Sanayi AŞ Genel Müdürü Gürcan Okumuş, Türkiye’nin kritik bir teknolojik atılımına dikkat çekti.
SZ-109: Sığınakları Delip Geçecek Yerli Güç
Okumuş, geliştirilen yeni mühimmatla ilgili şunları kaydetti:
"ABD yapımı BLU-109’a eşdeğer, hatta bazı yönleriyle onu aşacak SZ-109 mühimmatımızın geliştirme çalışmaları tüm hızıyla sürüyor. 2,5 metreye kadar güçlendirilmiş beton duvarları delebilecek kabiliyete sahip olacak bu mühimmat, rahmetli Şakir Zümre’nin adını yaşatmak amacıyla SZ-109 ismini aldı."
SZ-109’un, sadece yurt içi değil aynı zamanda dost ve müttefik ülkelerin savunma sistemleri için de önemli bir alternatif oluşturacağına dikkat çeken Okumuş, ürünün testlerinin bu yılın sonuna kadar tamamlanmasının hedeflendiğini belirtti.
Hibrit Güçte Yerli Devrim: 1000 Beygirlik Seri Hibrit Sistem Tanıtıldı
Assan Group’un fuarda tanıttığı bir diğer stratejik teknoloji ise tamamen yerli imkânlarla geliştirilen 1000 beygirlik seri hibrit güç grubu oldu. Özellikle zırhlı kara araçları için tasarlanan bu sistem, içten yanmalı motor ile elektrikli güç ünitesini birleştiriyor.
"Bu sadece bir prototip değil, bir ürün ailesinin başlangıcı. 500 ve 1500 beygirlik versiyonları da yolda. Fırtına obüsleri ve zırhlı araçlarda kullanılması için hazır hale gelecek. Bu güç grubu, Assan’ın öz kaynaklarıyla geliştirildi ve tüm hakları bize ait," dedi Okumuş.
Küresel Savunma Sahnesinde Türkiye İmzası
Assan Group’un yerli mühimmat ve güç sistemleriyle gerçekleştirdiği bu atılım, sadece savunma sanayiinde değil, Türkiye’nin stratejik bağımsızlık mücadelesinde de önemli bir basamak olarak değerlendiriliyor. Ülkemizin yerli üretim kabiliyeti, dışa bağımlılığı azaltırken aynı zamanda ihracat potansiyelini de katlayarak artırıyor.
