Uluslararası Finans Kurumu (IFC), Türkiye’deki özel sektörün gelişimine yönelik derin taahhüdünü gözler önüne seren çarpıcı veriler paylaştı. Dünya Bankası Grubu çatısı altındaki IFC’nin Orta Doğu ve Orta Asya Bölgesel Başkan Yardımcısı Riccardo Puliti, ülkenin kendileri için sadece bir pazar değil, aynı zamanda yarım asrı aşkın bir süredir kesintisiz destek verdikleri bir öncelik olduğunu vurguladı. Puliti’nin açıklamalarına göre, son 10 yıllık dönemde Türkiye ekonomisine aktarılan kaynak yaklaşık 23,5 milyar dolar seviyesine ulaştı.
Yenilikçi Finansta Öncü Rol ve Dönüm Noktası Yatırımlar
Türkiye’nin finansal inovasyon alanında attığı öncü adımların altını çizen Puliti, IFC’nin bu dönüşümün aktif bir parçası olmaktan gurur duyduğunu belirtti. Özellikle iki stratejik yatırım, ülkenin finansal derinleşmesi açısından birer dönüm noktası olarak öne çıktı:
Deprem Bölgesine Dijital Nefes: Puliti, yakın zamanda Türkiye İş Bankası’nın afet bölgelerindeki binlerce küçük işletmeye finansman sağlamak amacıyla gerçekleştirdiği, Türkiye’nin ilk dijital tahvil ihracına yapılan yatırıma dikkat çekti. Bu hamle, gelişmekte olan piyasalar için dijital finansın potansiyelini gösteren kritik bir kilometre taşı oldu.
Sürdürülebilir Geleceğe Mavi Tahvil: İklim uyumu ve sürdürülebilir su yönetimini desteklemek üzere QNB tarafından gerçekleştirilen Türkiye’nin ilk mavi tahvil ihracı da IFC’nin desteklediği bir diğer önemli proje oldu.
Makroekonomik İstikrar Yatırımcı İştahını Artırıyor
IFC’nin üst düzey yöneticisi, Türkiye’nin son dönemde makroekonomik istikrarı güçlendirmeye yönelik attığı adımların ve özellikle enflasyonla mücadele çabalarının, özel yatırımlar için çok daha cazip bir zemin hazırladığını ifade etti. Puliti’ye göre, makroekonomik istikrarın yeniden tesis edilmesi, özel sektörün uzun vadeli planlar yapabilmesini ve yatırım kararlarını daha güvenli bir ortamda almasını sağlıyor.
Bu olumlu ortam, IFC’nin de Türkiye’ye olan yatırım taahhütlerini rekor seviyelere çıkarmasına olanak tanıdı. Puliti, son iki mali yılda kayda değer bir yatırım performansı sergilendiğini belirterek, bunun Dünya Bankası Grubu’nun tüm kurumlarının Türkiye’nin kalkınma hedeflerine ortak katkısının bir yansıması olduğunu dile getirdi.
Dünya Bankası Grubu’ndan Tam Koordinasyon
Puliti, IFC’nin özel sektöre verdiği desteğin yanı sıra, grubun diğer kollarının da tamamlayıcı bir rol üstlendiğini vurguladı:
Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD): Kamu sektörüyle işbirliği yaparak altyapı ve düzenleyici çerçeveyi güçlendiriyor. Puliti, IBRD’nin Türkiye’deki yatırım taahhüdünün son üç yılda iki katına çıktığınıaçıkladı.
Çok Taraflı Yatırım Garanti Ajansı (MIGA): Yatırım risklerini minimize ederek stratejik sektörlere yabancı sermaye girişini kolaylaştırıyor.
Genç İşgücü Potansiyeli ve İstihdam Aciliyeti
IFC yöneticisi, Türkiye’nin en büyük kozlarından birinin genç ve eğitimli nüfusu olduğunu belirtse de, genç işsizliği konusundaki endişelerini de dile getirdi. Dünya Bankası Grubu raporlarına atıfta bulunarak, önümüzdeki 10 yılda küresel işgücüne katılacak 1,2 milyar genç karşısında, Türkiye’de kapsayıcı büyümeyi destekleyecek kaliteli iş imkanları yaratmanın hayati önem taşıdığını vurguladı.
Eylül 2025 itibarıyla genel işsizlik oranının yüzde 8,5, genç işsizliğin ise yüzde 16 civarında olduğunu belirten Puliti, Türkiye’de artması beklenen çalışma çağındaki nüfus için yeni fırsat alanlarının önemine dikkat çekti. İstihdamı artıracak kilit sektörler olarak; ticarete konu hizmetler, lojistik, küresel değer zincirine entegre üretim, yenilenebilir enerji ve dijital sektörleri işaret etti.
