Türkiye, uluslararası arenada ekonomik anlamda önemli bir sıçrama yaparak "üst gelirli ülkeler" ligine dahil oldu. Ticaret Bakanı Ömer Bolat'ın açıklamaları, ülkenin ekonomik gelişimindeki dönüm noktalarını gözler önüne seriyor.
Ekonomik Zirve: Türkiye Üst Gelirli Ülkeler Arasında
Bakan Bolat, İstanbul Gelişim Üniversitesi'ndeki bir törende yaptığı konuşmada, Türkiye ekonomisinin geldiği noktayı detaylı bir şekilde paylaştı. Milli gelirin Temmuz itibarıyla $1,474 trilyon dolara ulaştığını ve yıl sonunda $1,5 trilyon dolar sınırını aşacağını müjdeleyen Bolat, bu başarının Türkiye'yi küresel ekonominin üst kademesine taşıdığını belirtti. Bu yükselişin ardındaki dinamikler, son 20 yılda atılan sağlam temellere dayanıyor.
Eğitim ve Sağlığa Ayrılan Dev Bütçe
Türkiye'nin gelişim stratejisinde eğitim ve sağlık, merkezi bir rol oynuyor. Bakan Bolat'ın aktardığı bilgilere göre, gelecek yılın $18,9 trilyon liralık bütçe giderinin önemli bir bölümü bu iki hayati alana tahsis edilmiş durumda. Eğitime $2,9 trilyon lira (15,4%), sağlığa ise 3,3 trilyon lira (17,5%) ayrılması planlanıyor. Bu, toplam bütçenin yaklaşık üçte birinin (33%) doğrudan insan sermayesi ve refahına yatırıldığı anlamına geliyor. Bu kararlı kaynak aktarımı, son 20 yıldır sürdürülen sürdürülebilir kalkınma politikasının bir göstergesi.
Büyüme Hızında Küresel Rakipsizlik
Küresel zorluklara rağmen Türkiye ekonomisi, istikrarını koruyarak dikkat çekici bir büyüme performansı sergiledi. 2002'de 238 milyar dolar olan milli gelirin bugünlere taşınması, yıllık ortalama %5,3 büyüme hızıyla gerçekleşti. Bakan Bolat, bu oranın dünyanın ortalama büyüme hızı olan %3,5'un 1,8 puan üzerinde olduğunu vurgulayarak, Türkiye'nin global ekonomiye meydan okuyan direncini ortaya koydu.
İhracatta Rekor Seviyeler ve Dönüşümün Gücü
İhracat rakamları, ekonomik dönüşümün en çarpıcı kanıtlarından. Sadece mal ihracatı 36 milyar dolardan 270 milyar dolara, hizmet ihracatı ise 14 milyar dolardan 119 milyar dolara fırladı. Eylül itibarıyla yıllık 390 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşılmış olması, ülkenin dış ticaret kapasitesindeki muazzam artışı işaret ediyor.
Bu başarının arkasında yatan en önemli dinamiklerden biri ise yüksek teknolojili üretime yapılan vurgu. Savunma sanayisindeki yerlilik oranının 2002'deki %18'den bugün %83'e çıkması, Türkiye'nin artık sadece tüketici değil, aynı zamanda kritik teknolojilerin üreticisi ve ihracatçısı konumuna geldiğini gösteriyor. Toplam üretim hacmi 15 milyar dolara ulaşan bu sektör, teknolojik dönüşümün lokomotifi durumunda.
Dijitalleşme ve Siber Güvenlik Odağı
Ekonominin geleceği, kaçınılmaz olarak dijitalleşme ve "yeşil dönüşüm" ekseninde şekilleniyor. E-ticaret hacminin 3trilyon liraya ulaşması, dijital ekonominin büyüklüğünü kanıtlıyor. Bolat, bu hızlı dönüşüm çağında siber güvenliğin kritik önemine dikkat çekerek, Ulusal Siber Güvenlik Başkanlığı'nın kurulmasını geleceğe dönük stratejik bir adım olarak nitelendirdi.
Türkiye, bölgesel risklere rağmen istikrarını koruma ve rekabet gücünü artırma mücadelesini sürdürürken, eğitimden üretime her alanda atılan adımlarla "üst gelirli ülkeler ligindeki" yerini sağlamlaştırmayı hedefliyor. Bu yükseliş, Türk ekonomisinin geleceğe dair umut verici bir tablosunu çiziyor.
