Geçici Sükûnetin Olası Sonuçları NE OLUR ?
Orta Doğu’yu sarsan İran-İsrail savaşında 12 gün süren çatışmaların ardından sağlanan ateşkes, askeri gerilimi geçici olarak durdurdu. Ancak uzmanlar, bu ateşkesin sadece bir “soluklanma” olduğuna dikkat çekiyor. Taraflar, sahada doğrudan çatışmayı sonlandırırken, masada siyasi ve stratejik hesaplar yapıyor.
Peki bu ateşkes her iki ülkeye ne kazandırdı?
Bölgede neleri değiştirebilir?
Savaş sürecine katkısı ne olur?
İran Cephesi: Stratejik Nefes, Bölgesel Pozisyon Güçleniyor
İran, askeri anlamda üstünlüğünü ispatladıktan sonra ateşkesi kabul ederek önemli bir diplomatik zemin kazandı. Ateşkesin İran’a kazandırdıkları şöyle özetlenebilir:
Askerî üstünlük imajı pekişti: Son füze saldırılarıyla sahada gücünü gösterdi, ardından ateşkesle “kontrol bizde” mesajı verdi.
Bölgesel liderlik rolü güçlendi: Vekil unsurları (Hizbullah, Husiler, Iraklı milisler) savaşta aktif olmadan elinde tutması, diplomatik manevra alanını artırdı.
İç kamuoyu konsolide oldu: İsrail’e güçlü yanıt, İran halkında birlik duygusunu ve rejime olan desteği artırdı.
Uluslararası alanda daha güçlü pazarlık zemini oluştu.
İsrail Cephesi: Zaman Kazanma ve Güvenlik Odaklı
İsrail için ateşkes, kayıpların ve kamuoyu baskısının yoğunlaştığı bir dönemde önemli bir “duraklama” sağladı. Kazançları şu şekilde öne çıkıyor:
- İç baskı hafifledi: Protestoların yayılmasını önleyerek siyasi denge sağlandı.
- Netanyahu hükümeti üzerindeki kamuoyu baskısı geçici olarak hafifledi.
- Savunma sistemleri yeniden düzenleniyor: Demir Kubbe ve hava savunma altyapısı güçlendiriliyor.
- İstihbarat planlaması için fırsat: Mossad’ın suikast ve siber operasyonlarına daha odaklı yönelme ihtimali arttı.
- Uluslararası desteği kaybetmeden sahadan çekilme fırsatı doğdu.
Ateşkesin Kalıcılığı Ne Kadar Mümkün?
Sahadaki gelişmelere ve tarafların açıklamalarına bakıldığında, ateşkesin sınırlı bir zaman kazandırdığı görülüyor. Bu sürenin kalıcı barışa mı, yoksa daha büyük çatışmalara mı evrileceği üç temel faktöre bağlı:
Vekil güçlerin kontrolü: Özellikle Hizbullah ve Husiler üzerinden dolaylı saldırılar sürerse ateşkes bozulabilir.
İstihbarat savaşları: Suikastlar ve siber saldırılar, barış zeminini tehdit edebilir.
ABD’nin rolü: Washington’un baskı aracı olarak süreci yönlendirmesi, dengeyi bozabilir.
Taktik Ara mı, Stratejik Kırılma mı?
Ateşkes, çatışmanın sona erdiği anlamına gelmiyor. Aksine, savaşın şekli değişiyor. Bu yönüyle, sürecin katkıları şöyle özetlenebilir:
- Vekil unsurlar sahneye çıkabilir:
Dolaylı çatışmalar artabilir. Lübnan, Suriye, Yemen hattında hareketlilik bekleniyor.
- Siber saldırılar yoğunlaşabilir:
Özellikle enerji, iletişim ve savunma altyapıları hedef alınabilir.
- Yeni müzakere süreci için zemin oluşabilir:
Türkiye, Katar gibi arabulucu ülkelerin devreye girmesiyle barış masasının temelleri atılabilir.
- Bölge halkları için kısa süreli rahatlama sağlayabilir:
Sivil can kayıplarının durması, insani yardım erişimini kolaylaştırabilir.
Ancak Tehlike Geçmiş Değil: Ateşkes Kırılgan
Bu ateşkesin sürdürülebilir olması, şu temel risklere bağlı:
- İsrail’in provokatif askeri adımları veya iç siyasetteki krizler,
- İran’ın vekil güçlerinin kontrolsüz hareketleri,
- ABD’nin bölgedeki askeri varlığının baskı aracı olarak kullanılması.
Bu etkenler, her an çatışmaların yeniden alevlenmesine neden olabilir.
Bölgeye Etkisi: Riskler Devam Ediyor
Ateşkesle birlikte enerji güvenliği, diplomatik diyalog ve insani yardım akışında kısmi iyileşme sağlansa da, Orta Doğu hâlâ kırılgan bir dengede.
- Petrol fiyatları nispeten dengelendi.
- Bölge ülkeleri ihtiyatlı diplomasiye yöneldi.
- Suriye, Irak ve Lübnan sınır hattında askeri hareketlilik gözleniyor.
Ateşkes Bir Kazançtır, Ama Kalıcı Barış İçin Yeterli Değil
İran ve İsrail arasında sağlanan ateşkes, her iki ülkeye de farklı açılardan zaman ve taktik alan kazandırdı. Ancak bu süreç, savaşı sona erdirmekten çok, yeni yöntemlerle sürdürülecek bir çatışma döneminin başlangıcına işaret ediyor.
- Barışın kalıcı olabilmesi için:
- Vekil unsurların kontrol altına alınması,
- İstihbarat savaşlarının sivillere zarar vermemesi,
- Uluslararası toplumun baskı yerine çözüm odaklı yaklaşım sergilemesi gerekiyor.