Venedik’in San Marco Meydanı’nda, aynı adı taşıyan bazilikanın cephesini süsleyen dört at heykeli, şehrin en dikkat çekici simgelerinden biri olma özelliğini taşıyor. Aslen bir zafer arabasının (Quadriga) parçası olan bu heykellerin, antik dönem zafer törenlerinde kullanıldığı biliniyor.
Genellikle bronzdan yapıldığı sanılan heykellerin, yapılan analizlerle aslında yüksek oranda bakır içerdiği ve üzerlerine cıva kullanılarak yaldızlı bir görünüm kazandırıldığı anlaşılmış durumda.
istanbul'dan venedik'e uzanan yolculuk
Heykellerin günümüze ulaşan hali de kendi içinde bir hikâye barındırıyor. Taşınma sürecinde parçalanarak gemilere yerleştirilen atların boyunlarında yer alan gerdanlıkların, aslında bu izleri gizlemek amacıyla sonradan eklendiği iddia ediliyor.
dandolo liderliğinde götürüldü
Bu etkileyici eserlerin tarihi, 1204 yılındaki Dördüncü Haçlı Seferi’ne kadar uzanıyor. O dönem Konstantinopolis (günümüzde İstanbul) yağmalandıktan sonra heykeller, Venedikli Dük Enrico Dandolo’nun emriyle şehre getirilmiş. 1254 yılında San Marco Bazilikası’nın terasına yerleştirilen eserler, böylece Venedik’in sembollerinden biri haline gelmiş.
venedik'ten paris'e
Heykeller, tarih boyunca farklı dönemlerde el değiştirdi. 1797 yılında Napolyon Bonapart, Venedik’i işgal ettiğinde heykelleri Paris’e taşıtarak Arc de Triomphe du Carrousel adlı zafer takının tasarımında kullanmıştı.
Ancak Napolyon Savaşları’nın 1815 yılında sona ermesiyle, heykeller yeniden Venedik’e iade edildi. Waterloo Muharebesi’nde görev yapan ve Avusturya İmparatoru tarafından seçilen Yüzbaşı Dumaresq, bu değerli eserleri Venedik’e taşıyan isim oldu.
Günümüzde Nerede?
1980’li yıllara kadar orijinal heykeller, bazilikanın ön cephesinde sergilendi. Ancak zamanla artan hava kirliliği nedeniyle zarar görmemeleri için iç mekâna alınarak koruma altına alındılar. Günümüzde bazilikanın cephesinde görülen atlar ise replikalardan oluşuyor.
heykellerin tarihine göre görüşler
Heykellerin kökeni hâlâ tartışma konusu. Bir görüşe göre eserler, MÖ 4. yüzyılda yaşamış ünlü Antik Yunan heykeltıraşı Lysippos tarafından yapılmış olabilir. Başka bir yaklaşım ise heykellerin MS 2. ya da 3. yüzyıllarda ve hatta Konstantinopolis'te üretilmiş olabileceğini öne sürüyor.
Kimyasal analizler, heykellerin yapımında kullanılan hammaddenin yaklaşık %96,67 oranında bakır içerdiğini gösteriyor. Bu yüksek oran, heykellerin yaklaşık 1200–1300 °C sıcaklıkta şekillendirildiğini düşündürüyor.
Venedik’in San Marco Meydanı her yıl milyonlarca turistin ilgisini çekse de, Dört Tetrark Heykeli genellikle gözden kaçan bir eser olarak meydanın bir köşesinde, Doge Sarayının yan cephesinde sessizce bekliyor. Ancak bu heykelin taşıdığı sembolik anlam ve tarihsel arka plan, Roma İmparatorluğu’nun en kritik dönemlerinden birine ışık tutuyor.
hangi tarihte yapıldı
Heykel grubu, geç Roma İmparatorluğu dönemine ait ve 3. yüzyıl sonu ile 4. yüzyıl başı arasında tarihlendiriliyor. İmparator Diocletian tarafından başlatılan ve “Tetrarşi” olarak bilinen dört kişilik yönetim sistemini simgeliyor. O dönemde Roma İmparatorluğu artık tek bir kişinin kontrol edemeyeceği kadar genişlemişti. Bu nedenle Diocletian, imparatorluğu ikiye bölerek her yarısına bir imparator (Augustus) ve bir yardımcı imparator (Caesar) atadı.
Bu yönetim yapısının amacı, iç savaşları ve dış tehditleri dengeleyerek imparatorluğu daha etkin bir biçimde yönetmekti.
heykelin sanatsal anlatımı
Heykeller, kırmızımsı-mor renge sahip nadir bir Mısır taşı olan porfir kullanılarak yapılmış. Bu malzeme, imparatorluk gücünün ve sonsuzluğun bir simgesi olarak tercih edilmiştir.
özellikleri
Her biri yaklaşık 1.30 metre yüksekliğinde olan dört figürden oluşan heykel grubu, ikişerli şekilde kucaklaşan imparatorları tasvir eder. Bu sahne, imparatorların hem askeri otoritesini hem de birlik ve dayanışma ruhunu yansıtır. Her figür, bir eliyle kılıcına tutunurken, diğer eliyle bir diğer imparatoru kucaklar.
Heykelin tarzı Klasik sanatın bireysel detaycılığından uzaklaşıp daha soyut ve simgesel bir anlatımı tercih eder. Figürlerin yüzleri birbirine oldukça benzer ve belirli bir kişiyi temsil etmekten ziyade makamın kolektif gücünü vurgular. Bu anlayış, Erken Hristiyan sanatı ile de paralellik gösterir.
istanbul'dan venedik'e kaçırılışı
Bugün Venedik’te görülen bu eser, aslında İtalya kökenli değil. 13. yüzyılda düzenlenen Dördüncü Haçlı Seferi sırasında Konstantinopolis’ten (günümüzde İstanbul) Venedik’e getirilmiş. Orijinalde iki sütunun parçası olarak tasarlanmış olan heykelin, yaklaşık bin yıl boyunca Bizans topraklarında bulunduğu biliniyor.
Venedik’e getirildikten sonra San Marco Bazilikası’nın dış cephesine, Doge Sarayı’nın bugünkü çıkış kapısının köşesine yerleştirilmiş durumda. Yüzyıllardır burada sergilenen eser, zamanın ve tarihin sessiz tanığı olmayı sürdürüyor.