İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

SÜPER NEŞELİ GÜNLER

YAYINLAMA:

Vatana dönüşünden sonra Vatan Yahut Silistre’yi yazdığını ve bu esere düşüncelerinin yayılması için önem atfettiğini de. Londra’da Namık Kemal’in izini sürmeye çalışırken Süper Neşeli Günler’e düştü yolum. Asperger sendromlu bir ergenin gözünden toplumun ve devletin zaafları, günahları ve elbette çözüm yolları irdeleniyor tiyatroda. Eser üzerinde esaslı bir mütalaa tiyatro eleştirmenlerinin işidir. İlk defa bir Londra tiyatrosuna gitmiş birisi olarak gözlemlerimi aktarayım yeter.

Sanat ne sanat ne de toplum için. Sanat hem sanat hem de toplum için. Sanat için, çünkü sanatınız sanatı desteklemiyorsa ortada bir eserden söz etmek mümkün değil. Toplum için, çünkü oyuncuya oynuyorsunuz tiyatroyu. Picadilly Tiyatrosu, Süper Neşeli Günler için tıklım tıklımdı. Öğrenciler, yaşlılar, gençler ve orta sınıf. Herkes büyük bir coşku içinde tiyatrodaydı. Dikkatimi çeken şeylerden biri iyi göremeyenler için sıra arkalarına konulan dürbünlerdi. Para atıp oyun boyunca kullanabiliyorsunuz. Koltukların arkasında menü vardı. Evet, sıradan bir tiyatro salonunda yemek yiyebiliyorsunuz. Hatta cep telefonundaki uygulamadan sipariş verdiğinizde yerinize kadar geliyor. Karnın açsa bize ne birader diye çıkışmayın. Yemedi Anadolu çocuğu… Ama tiyatroyu efsunlu bir hale getirmeye çalışan televizyon eskilerinin Londra’da beş para etmeyeceğini gördüm.

Süper Neşeli Günler aynı zamanda duru bir İngilizce ile dili savunuyor. Nüansları izleyicilere aktarıyor ve yüksek yapım kalitesiyle göz kamaştırıyor. Özellikle sahne, ses ve ışık tasarımı ile birçok ödülü cebine katmış yoluna devam ediyor. Milli Tiyatro’nun bir prodüksiyonu olmasına rağmen özel bir sahnede gösteriliyor. İçeride sadece Londralılar değil turist grupları da var ve herkes güzel bir akşam geçirmeye niyetli.

Ağır bir sosyal konu olmasına rağmen ne mesaja boğulmuş ne de izleyiciyi aptal yerine koyan göndermeler veya makyaja boğulmuş hiciv denemeleri var. Oyun kendi mecrası içinde akıyor ve gerekli tüm ikaz ve eleştirileri yaparak sahneyi kapatıyor. İzleyici zekasına hakaret edilmediği için mutlu.

Eminim benden yüz elli yıl önce Londra’ya gelen Namık Kemal de tiyatronun bu gücü karşısında benzer duyguları yaşamıştır. Türkiye’nin de Millet Kıraathaneleri ve Millet Bahçelerinden sonra bir Millet Tiyatrosu’na ihtiyacı var. Dileğimiz toplumun terakkisi için vazifesini yerine getirecek, ilham veren çalışmalarla yeni tohumların filizlenmesini sağlayacak köklerini Namık Kemal’den alan milli bir tiyatro. Yoksa başkalarının yazıp yönettiği oyunlarda kendimize yer bulacağız diye kendimizi zorlamaya devam edeceğiz. Namık Kemal ne millete efendilik yaptı ne de halk dalkavukluğu ucuzluğuna tevessül etti. Türkiye’nin büyük yürüyüşünü güçlendirmek için tiyatroyu Süper Neşeli Günler bağlamında yeniden düşünmekte fayda var.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...