İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

SARAYBOSNA DEFTERİ

YAYINLAMA:

Sadece arkadaşlık ediyordu bu defter isimli kitap. Hatta New York metrosunda Alan (Alan Jacobs) ismindeki avukat arkadaşımla tanışmama vesile olmuştu. Kitap iki yabancı arasındaki en kısa mesafedir. Yıllar geçti ve kitap bir tarafta duruyor. Kıymetli Leyla İpekçi’nin Leyla’nın Defteri kitabı üzerine yapılmış röportajlarda benzer bir aşinalığı yakaladım. İpekçi, kitap olarak yazdığımız şeylerin aslında defterler olduğunu söylüyor. Çok haklı. Her kitap aslında bir defterdir ve her kitap da mektup. Rahmetli Akif Emre’nin kitabı Çizgisiz Defter’i de bu bağlamda ele alabiliriz. Ciddi ama samimi, yakın ama takip mesafesini koruyan. Gazeteciliğin de yazarlığın da olmazsa olmaz özelliklerinden.

İster sosyal medya veya diğer mecralar isterse klasik mecralar, defterleri dolduruyoruz. Öldüğümüzde hayatımız boyunca yapıp ettiklerimiz için tutulmuş bir hesap defteri bizi karşılayacak mesela. Hesabımız onunla sorulacak, itikadımız budur.

Lafı Saraybosna’ya getirmek istiyorum. Dönüp dolaşıp gittiğim bir yer Saraybosna. Defterin sayfalarını yazar gibi sokaklarını dolaştığım bir şehir. Her sayfasına notlar düştüğüm bir defter. Son gidişimde şehrin de artık beni tanıdığına kanaat getirdim. Evet, belki her köşesini bilmiyorum, belki en iyi restoranlarını veya meczuplarını tanımıyorum ama kimsenin tam olarak bildiğini düşünmüyorum bu şehrin. Bu nedenle kitabı değil defteri yazılmalı diye düştü aklıma. Deftere yazma imkânımız var, kendimizden sayfalar ekleme imtiyazımız. Sonra, istediğimize gösterip istediğimizden esirgeyebiliriz.

Kocaman bir defter açtım ve içine bütün Saraybosna’mı dökmeye karar verdim. Tüm karşılaşmaları, can sıkıntılarını, umutları, eşsiz ama sıradan insanlık hallerini. Bunlardan bir kısmını daha önce YeniBirlik’te kaleme almıştım, devam da ediyor. Şimdi niyetim Saraybosna Defteri’nin iki kapak arasına taşımak. Biriktirdiğim tüm Saraybosnaları paylaşmak, çektiğim fotoğrafları ve videoları da. Baktığım fotoğrafları, ilham veren hikayeleri.

Sizin de defterleriniz olmalı. Tıpkı yemek tariflerini not aldığınız, iş toplantılarını kaydettiğiniz gibi, geri gelmeyecek günlere notlarınızı düşmelisiniz. Defterlerimiz olmalı, her gün yeni sayfalarını dolduracağımız, yanlışlarımızı çizip üzerine doğrularını yazabileceğimiz defterlerimiz. Defterlerimiz olduğu sürece oraya yazmaya değecek şeylerin ancak güzellikler iyilikler olduğunu daha iyi anlayacağız. Zannın, kinin, husumetin değil de, hüsnüniyetin, sevginin ve kardeşliğin yazmaya değeceğini daha iyi anlayacağız o zaman. Aktaracağımız şeyler aynı zamanda hayatımızı temize çekmemiz için de bir fırsat olacak. Hepimizin defterlere ihtiyacı var ve ben defterlerimden bir yenisini Saraybosna için açmaya hazırlanıyorum. Yazdıklarımı temize çekmek ve yazmak isteyip fırsat bulamadıklarım için gerekli gayreti teksif etmek için.

Sizin Saraybosna defterinizin sayfaları varsa onları dinlemeye hazırım. Hiç Saraybosna’ya gitmemiş bile olabilirsiniz. Bir defter açınca bir dünya açılır ve içine hepimiz sığarız.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...