İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

"AKŞEMSEDDİN DİYARI"

YAYINLAMA:

Burası Sakarya. Namı diğer Adapazarı. Aslında Bolu’ya bağlı olan ama benim bile bunu şurada birkaç yıl evvel fark ettiğim ve bence Sakarya ruhuna çok yakışan bir ilçenin hikayesi bu.

Göynük!

Buralarda Göynük’te denmez gerçi bahsi edilirken. Göynük’te işim var denmez. Göynük Çubuk gölünde bir doğaya batıp kalalım denmez. Birini görmekse dert, gitmişken olur. Mantı acıkınca yenir. Su susayınca. Buralarda; Akşemseddin’de bir öğle namazı kılalım hadi diye çıkılır yola… Çağrının şekli rahmani olmadan o yol bitmez.

Ve bir aşığı var bu Akşemseddin diyarının. Beldenin çukurunu cennet edinmiş bir aşık. İbrahim Keskin. “Akşemseddin Hazretleri Ve Dostları” diye 650 sayfalık bir kitap çıkartmış emek emek ter ile Keskin. Kitap Erkam Yayınlarından çıkmış. Beldenin halk arasında dolanan ünlü menkıbelerini, gezilecek yerleri ve hikayelerini, Evliya Çelebi notlarını, tarihsel anekdotları, Samiha Ayverdi’den tasavvuf kokulu alıntıları, Akşemseddin’in eserleri, eğitim ve donanımı, hak yolculuğu ile harmanlayıp sunmuş bizlere.

Slow City ilan edilmediği için yavaşlığını korumayı beceren bu beldede kadınlar hala kendi dokudukları kumaştan şalvarlar giyerler. Kendi dokudukları hayatı yaşarlar. Kendi dokudukları coğrafyanın dokusundadırlar.

Burada insanlar, etüd etmeden yerleştirdikleri temiz inançlar ile bu beldenin onları görünmeyen bir el gibi koruduğuna inanırlar. Keskin, eserinde, Evliya Çelebi’nin 1648 yılında Göynük’ten geçerken, Seyahatname’nin Göynük bahsinde kaleme aldığı kayaların çok tehlikeli bir yerde olduğundan bahseder. Ve tıpkı Evliya Çelebi’nin de iddia ettiği gibi sürekli olarak bugüne kadar parça parça düşen o taşlar Akşemseddin hatırına hiç kimseye zarar vermemektedir. Bu nüfuzun bereketine iman Göynük insanının o çukuru cennet kılan gözlerinden ilhamlıdır. Sokağına attığınız ilk adımla soluduğunuz ilk nefeste aynı ilhamı hissedeceğinize ikna eder sizi Keskin.

Yine Evliya çelebinin özellikle mukavemeti ile İstanbul’un hamamları ile rekabet eder dediği Gazi Süleyman Paşa camii ve çifte Hamamı; 1922 yılında zamanın kaymakamı Hurşit Bey tarafından Sakarya Zaferinin Hürmetine kış gününde yaptırılan, hatta şarap içip ısınan gayri müslim ustalara karşılık mümin ustalara “müminin şarabı” diyerek tenekelerle pekmez dağıtılan Zafer Anıtı; Bayram-ı Melamiyye Tarikatı’nın ikinci dönem öncülerinden olan, Ömer Sıkkin-i türbesi ve kesilmeyen suyu; deri ustası, sabah namazlarını Mekke’de kılıp geldiğinin öğrenilmesi üzerine suyum ısındı deyip dünya değiştirdiğine inanılan Debbağ (tabak) dede türbesi; dönemin eski İstanbul kadılarından ilmi genişliğini derinletmek ve irşat amaçlı Göynük’e gelip çiftçilik yapmaya başlayan, Şeyh Hüsnü Efendi türbesi ve cennet müjdesinin yoldaşı Akşemseddin…

Tüm bunlar Keskinin de ifade ettiği gibi Göynük’ün kandilleri olarak görülmektedirler. Buradan yaşayan halkın huzuru, bu kandillerden yansıyan ışığın, iç ısıtan ılık tezahürü olmuştur.

Akşemseddin;

Babası şeyh Hamza’nın “çocuk babanın sırrıdır” diyerek büyüttüğü ve kendi sırrı olarak yetiştirdiği Fatih’in hocası Akşemseddin. Medinetü’l Hayat adlı eserinde “hastaların insanlarda teker teker peyda olduğuna inanmak hatadır… İnsandan insana hayvandan hayvana sirayet eder. Bu bulaşma ise gözle görülemeyecek kadar küçük ve canlı tohumlar vasıtası ile olur.” diyen, yeryüzünde ilk kez mikrop bahsini yapmış olan, en az bilinen yanı olsa da Tıp ve Eczada deha Akşemseddin. Yunus mu büyük Mevlana mı diye sorulan soruya herkes Mevlana cevabını verirken, “Yunus, çünkü Yunus elinin emeği ile geçinirdi” diye zamanın ortasına utancımızı, yüzyıllar öncesinden taş gibi bırakan Akşemseddin. Somuncu Baba’nın gözdesi olan Hacı Bayram Veli’nin gözdesi Akşemseddin. Fen, tıp, ecza, elinin emeği ile kazanılan para, felsefe, tasavvuf, aşk Akşemseddin. Keskin’in gözünden Melami adabı ile; 1- Tanrı buyruğunu yerine getirmek 2- Kalp kırmamak 3- Ekmeğini alın teri ile helalinden kazanmak şiarında, medeniyet tasavvuru Akşemseddin. Şekle bürünmüş kıyafetleri, zikirleri olmayan, Anadolu Medeniyeti’nin saf duru çağlayanları, Melamilerin bereket olduğu toprakların meyvesi Akşemseddin.

Ve bu Akşemseddin diyarını memleket sevdası edinen yazar İbrahim Keskin’in derdi derdiniz olup, bu diyarı gidip görmenizi tavsiye ederim. Çünkü Göynük koklamadan edinilemeyen bilgilerin kitabıdır. Ve dilerim ki yönetip çevirenler de Keskin gibi kokusunu tadını bilenler olsun.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...