İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

GÖKÇEADA NOTLARI

YAYINLAMA:

İstanbullular kocaman bir kolonidir. Beğenileri değişen ve sürekli yenilik arayan kocaman bir koloni. Yaz geldiğinde İstanbul’da kalmak büyük günahlardan biridir. İstanbul’dan uzak kalmak ve tatil yerlerinden de şikayet etmek ortak özelliklerindendir. Cevat Şakir’in sürgün olarak gittiği Bodrum’a Mavi Sürgün denmesinden bu yana çok az şey değişti. Yazın İstanbullular tatili bir sürgün olarak kabul ederler. Tatil alışkanlıkları gün geçtikçe değişiyor. Önceleri tek adres Bodrum’du. Üzerine şarkılar yazıldı. Bodrum Bodrum… Kitaplar yazıldı: Her Gece Bodrum… Sonra bu beyaz şehir İstanbul’un bir ilçesi haline geldi. Hatta bazı İstanbullular yaz sürgünlerini uzatıp Bodrum’da yaşamaya başladı. Sonra? Bodrum bitti ve sıradaki yer Alaçatı, Çeşme oldu. Yenilik arayanların heyecanı bitip tükenmek bilmiyordu. Çeşme de kısa sürede İstanbulluların gözdesi oldu. Nasıl olmasın ki? İstanbullu yeni heyecanların müdavimidir. Göç yukarı doğru devam ediyor ve sırada Çanakkale’nin Bozcaada’sı var. Ata Demirer’in karikatürize ettiği Trakyalı-Egeli kırması köylülerin karşı kıyısı olan Bozcaada bir anda İstanbulluların istilasına uğradı. Bundan yirmi yıl önce başlayan Bozcaada keşfi kısa sürede bir istilaya dönüştü. Önce yine okumuş kesim geldi ve burada tüm hayal kırıklıklarını tamir etmeye çalıştı. Eski aşklar, eski ideolojiler buralarda eski Yunan masallarının içine kaynatıldı ve yeni bir dünya türetilmeye çalışıldı. Olmadı haliyle ve yeni cennetler aranmaya başlandı. Bozcaada’nın istiap haddi de dolmuştu. Daha kuzeye çıkıldığında kocaman bir ada gördü İstanbullular. Gökçeada kollarını açmış onları bekliyordu. Üstelik Bozcaada kadar dar, Bodrum kadar pahalı değildi. Hani şu gitmek için sıraya girdikleri Yunan adalarına da benziyordu. Sorup soruşturdular. Biraz otantik olması gerekiyordu: Mustafa’nın Kayfesi diye bir yer var. E, biraz da Grek işi? Eski adı İmbros biliyosun di mi? Evet. Aranan formül bulundu. Şimdi artık İstanbul kolonisi Gökçeada’yı istila edebilir. Kocaman oteller yok şimdilik. Pansiyonculuk ve butik otellerle geçinip gidiyorlar. Rumların yanına önce Karadenizliler sonra Muğlalılar ve sonra da Ispartalılar eklenmiş. Sparta değil ama bildiğimiz düz Isparta. Dar sokaklar ve uçsuz bucaksız tarlalar. Bizim iştahımızı bir süre daha idare eder Gökçeada. Biz? İstanbullular… Kocaman şehre sığamayıp yeni limanlar arayan kocaman hayal kırıklıkları yani. Biraz kendimizle kalabilsek her şey güzel olacak. Hatta buraya yerleşebiliriz. Öyle değil mi? İstanbul’a da çok uzak sayılmaz hani. Bir şarkımız eksik bir de kitabımız. Kitap işi bende dostlar, şarkıyı biriniz halletsin. Bu sefer tamam. Uçaklar inmese de bir havalimanı var. Karşısı Şehitler Abidesi…. Gökçeada’dan yazmaya biraz daha devam edeceğim ama güneş yükselmeye başladı. “İstanbullu” olarak bundan da yakınmam gerekiyor. Mustafa kayfesinde müşterilerini ağırlıyor ve gustomuzu beslemeye devam ediyor. Hazır tatil sezonu başlamadan iyi oldu. Yazın İstanbullular sökün etmeye başlayacak ve evet ufaktan kalkma vaktidir.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...