İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Hayata nasıl bakmalı?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Sevgili Okuyucularımız, son derece sıkıntılı bir dönem yaşıyoruz. Televizyonda sadece belgesel seyrediyorum. Gazetem Sözcü'yü de almamak için mücadele ediyorum. Kendimi verdim dernekçiliğe koşturuyorum. Bu sıkıntıları yenmek için uğraşıyorum. Okumak, köşe yazıma malzeme yaratmak için notlarımı karıştırırken bir şey buldum. 
Sizinle paylaşmak istedim. Konu; hayata nasıl bakmalı? Hikaye şöyle: Bir zamanlar, her şeyden sürekli şikayet eden; her gün hayatının ne kadar berbat olduğundan yakınan bir kız varmış. Hayat ona göre, çok kötüymüş sürekli sıkıntıdan, mücadele etmekten yorulmuş. Bir problemi çözer çözmez, bir yenisi çıkıyormuş. Genç kızın bu yakınmaları karşısında, mesleği aşçılık olan babası ona bir hayat dersi vermeye niyetlenmiş. Bir gün onu mutfağa götürmüş. Üç ayrı cezveyi suyla doldurmuş ve ateşin üzerine koymuş. Sular kaynamaya başlayınca, bir cezveye patates, diğerine bir yumurta, sonuncusuna da kahve koymuş. Kızına tek kelime etmeden, beklemeye başlamış. Kızı da hiçbir şey anlamadığı bu faaliyeti seyrediyormuş. Ama o kadar sabırsızmış ki, sızlanmaya ve daha ne kadar bekleyeceklerini sormaya başlamış. Babası onun bu ısrarlı sorularına cevap vermemiş. Yirmi dakika sonra, adam cezvelerin altındaki ateşi kapatmış. Cezvelerden patatesi çıkarıp bir tabağa koymuş, ikincisinden yumurtayı çıkarıp bir tabağa koymuş, kahveyi de bir fincana boşaltmış. Kızına dönerek sormuş: Ne görüyorsun? Kız patates, yumurta ve kahve demiş. Baba, daha yakından bak, patatese dokun demiş kız patatesin yumuşamış olduğunu söylemiş. Yumurtayı incele demiş babası yumurtayı soyan kız yumurtanın katılaştığını görmüş. 
En sonunda kahveden bir yudum al bakalım demiş babası. Kızın yüzüne, kahvenin nefis tadıyla bir gülümseme yayılmış. Ama kız yine bunlardan bir şey anlamamış. “Bütün bunlar ne anlama geliyor baba?” diye sormuş. Babası, “cezvenin içinde patatesin de, yumurtanın da, kahve çekirdekleri de aynı sıkıntıyı yaşadıklar ama her biri kaynar suda sıkıntı yaşamalarına rağmen farklı tepkiler verdiler. Patates daha önce sertti, güçlü ve tavizsiz görünürken, kaynar suya girince yumuşadı ve güçten düştü. Yumurta ise çok kırılgandı; dışındaki ince kabuğun içindeki sıvıyı koruyordu ama kaynar suda kalınca, içi sertleşip katılaştı. Ancak, kahve çekirdekleri bambaşkaydı. Kaynar suyun içinde kalınca, kendileri değiştiği gibi suyu da değiştirdiler ve ortaya yepyeni bir şey çıktı. Sen hangisisin?” diye sordu kızına. Bir sıkıntı kapını çaldığında nasıl tepki vereceksin? Patates gibi yumuşayıp ezilecek misin? Yumurta gibi katılaşacak mısın? Yoksa kahve çekirdekleri gibi, başına gelen olayın duygularını olgunlaştırmasına ve hayatına ayrı bir tat katmasına izin mi vereceksin. Evet, bir problemle karşılaştığımda bu hikayeyi aklıma getirip, sıkılmadan çözmeye çalışma yapmayı düşünür oldum. İnşallah hikayeyi sevdiniz Sağlıklı kalmanız dileklerimle.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...