İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Değişen Türkiye bu mu?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

“Cenneti anlat, kutsal kitaplarda oradan nasıl bahsediyor” diye sorsalar, okuduklarınızdan öğrendiklerinizden burayı nasıl tasvir ederdiniz? Irmaklar akacak, ormanlar, ağaçlar olacak ve gölgesinde huzur bulacaksınız diye anlatılıyor değil mi? O halde yaşadığımız yeri cehenneme çevirip, cenneti hayal etmeyi nasıl izah edebiliriz?  
*** 
İnsanlar, gittikleri her yerde doğayı mahvetmekle meşgul. Şehir hayatından kaçıp, sessiz sakin, hayatlarını devam ettirmek için geldikleri yerlerde, ağaçları, doğayı katlederek, beton kentlerini yeniden gittikleri şehirlere, köylere taşıyorlar. Doğa da yaşamak özlemi için geldikleri yerleri bozduktan sonra da, yeniden doğa da yaşamayı hayal ederek başka yerler aramaya çıkıyor. Bu böyle sürüp gidiyor…
***  
Bu cennet ülkenin gezdiğim yerlerini fırsat buldukça yazacağım elbet, ama önce yollarda nelerle karşılaştım, onlardan bahsedeyim. Ne yazık ki, yol manzaraları ve yolda insan manzaraları pek hoş değil. İlk 400 kilometrelik yol güzergahında, özel otomobil camlarından 2 bira şişesi, 4 gazlı içecek kutusu, 5 sigara paketi, 2 poşet meyve kabuğu atıldı. Bunlar gördüklerim… Kağıt peçete, çer-çöp gibi şeyleri saymadım. Geçen yıldan bu yana şaşkınlıkla izlediğim, tuvaletlerde asılı bulunan uyarı tabelalarından hiç bahsetmemiştim, şimdi yeri gelmişken ona da dokunayım. “Klozetlerin üzerine ayakla çıkmayınız” yazıyor! Gören de biz alafranga tuvaleti ilk kez kullanıyoruz sanır. Çocuklar için yazılmıştır diyeceğim, lakin, ebeveyni yanında olmadan tuvalet kullanan çocuk yok! Ülke dışına sıkça çıkanlar, herhangi bir yerde böyle bir uyarı yazısına rastlamışlarmıdır acaba? Değişen Türkiye bu mu diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.
***
Talana artık dur demenin zamanı geldi!
Ülke talan halinde, böyle giderse, tatil yapacak kafa dinlenebilecek yeri zor bulacağız. İlk durağım Kuzey Ege olacak. Dağların arasından, sağlı sollu bembeyaz bulutlar,  yol bittiğinde birleşecek ve yumuşacık kollarına alacak gibi karşılıyor. Yeşilin tonları, zeytin ağaçları, mis gibi çiçek kokuları, ve uzaktan görünen alabildiğine lacivert deniz, içimdeki kasveti huzura çeviriyor. 
Ne yazık ki, bu sevincim çok uzun sürmüyor. Her yıl biraz daha artan yapılaşma, maden arama kazıları ve yangınlar bütün bu güzelliklerin yok olmasına sebep olacak. Talan buralarda da son hızıyla devam ediyor. 
Adatepe sırtlarına doğru her yıl biraz daha oyulan dağlar, kesilen ağaçların yerini alan villalar yürek burkuyor. İnsanlar kaçtıkları, kaçmaya çalıştıkları beton şehirlerini de yanlarında götürüyorlar.
Bir ülkenin zenginliği ağaçlardır, binalar değil. Ağaçsızlık; gölgesizlik, kuraklık, susuzluk ve çölleşmedir. Denizleri kirletiyoruz, dereleri kurutuyoruz, ağaçları kesiyoruz… 
Hayal ettiğimiz cennet elimizin altındayken, doğaya yapılan bu düşmanlık neden? 
Sevgiyle kalın...

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...