İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Doğa imdat diyor

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Aylar önce bu konudan bahsetmiştik. Aylar geçti, seçimler oldu, zihniyet değişmedi. Her gün yeni haberler alıyoruz Türkiye'nin dört bir tarafından. Göllerimiz kuruyor, kuş cennetlerimiz yok oluyor. En verimli topraklarımız Trakya'ya, Eskişehir'e, Konya'ya termik santraller, nükleer santraller planlanıyor. Ben Afşin Elbistan'ı, Yatağan'ı gezdim. Tarımın bittiğini, kanserlerin arttığını yerinde gördüm. Hala yandaş firmalara altın ocakları için izin veriliyor. 
Yıllar önce Rize İkizdere'de Türkiye su meclisi için davet almıştım. Gittim ve derelerin yataklarından alınıp, borular içinde küçük hidrolik santraller için taşındığını gördüm. O derelerin geçtiği yerde tarım yapan köylüler, hayvanlar, bitkiler düşünülmeden. Ormanların yok edilmesi ve yerlerine inşaatlar yapılması, taş ve maden ocakları, çok düşük kalorili linyitimizi çıkarıp termik santraller yapılması projelerinin yanında önceden planlanan Silivri yerine, İstanbul imar planında olmayan 3. köprü, 3. hava alanı projeleri, kanal İstanbul hep başımızın belaları olacak. İstifalarımızdan önceleri CHP İl Başkanlığı Çevre ve Doğa Hakları Komisyonu ile Yassıada'daydık. Orası da imara açılmıştı. Şimdi inşaatlar tüm adayı kaplamış. Daha öncede ÇYDD Çevre Birimi ile Mersin Taşucu, Sinop'a gidildi yapılacak nükleer santrallerinin yerini görüp Üniversitelerimizden hocalar ile halka bilgiler verildi. Dünyanın korunması için karar çıkardığı İğneada'yı, İstanbul'a suyu içirilen Melen çayının pisliğini yerinde inceledik.
Şimdi bir de öğrencilere ve çevre gönüllülerine örnek olarak gidip gösterdiğimiz Toprak Dede'nin Yalova'daki "Botanik Bahçesi" hedef alınmış. Eh artık yeter... Bir de ele geçirdikleri adliye ile yaptıklarına izin veren kanuni yasalar da sabaha karşı çıkarılıyor. 2b orman alanlarının satışı tartışmaları devam ederken, 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 2a maddesi ile bütün orman alanlarını yok edecek 'yasal' düzenlemeler yapılmak isteniyor. Senelerce emek verdiğim TEMA bu konuya karşı çıkıyor. 2a alanları; "öncelikle orman içindeki köy halkının kısmen veya tamamen yerleştirilmesi maksadıyla, orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde yarar olduğu tespit edilen yerler ile halen orman rejimi içinde bulunan funda ve makilerle örtülü yerlerden tarım alanlarına dönüştürülmesinde yarar olduğu tespit edilen ve bu nedenle orman sınırları dışına çıkartılmak istenen yerlerdir". 
2a alanları, 'bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmemesi" anlayışı ve yaklaşımı öncelikle bilime aykırıdır. Bakanlar Kurulu'nun belirleyeceği koşullar dahilinde belirlenen herhangi bir orman alanının, artık orman olarak kalmasında fayda bulunmadığına karar verilecek ve yok edilecektir. Üstelik 2b'de 31.12.1981 tarihine kadar sınırlanmış bir süre varken, 2a'nın önünde hiçbir sınırlama ya da engel yoktur. "Tarım, yani bitkisel üretim yapılabilen arazinin orman olarak muhafazasında yarar olmaması" yaklaşımı ve anlayışı da her şeyden önce bilime aykırıdır. Bitkisel üretim yapılan alanda ve aslı orman alan arazide orman neden tekrar oluşturulmasın? Ayrıca, 2a maddesi ile ormanlar gibi gözden çıkarılmak istenen funda ve makilikler, hiçbir şeyin yetişmediği verimsiz alanlar değil tam aksine; bilimsel verilere göre, "bozuk" sayılan orman alanları ile maki ekosistemleri, özellikle Ege ve Akdeniz kıyılarında, en az "verimli" sayılan orman ekosistemleri kadar yaşamsal öneme sahiptir.
Ormanlarımız bugüne kadar hiç olmadığı kadar büyük bir tehdit ve saldırı altındadır. TEMA Vakfı ve ilişikte olduğum tüm çevreci kuruluşlar, ormanı yan yana gelmiş ağaç topluluğu sayan zihniyete karşı çıkıyor ve duyarlı herkesi göreve çağırıyoruz. Orman, milyonlarca canlının birlikte yaşadığı bir ekosistemdir. Asla kaynak olarak görülemez. Çünkü orman hayatta kalmamız için muhtaç olduğumuz doğal bir varlıktır. Ülkeyi yönetmeleri için vekâlet verdiğimiz karar vericileri sağduyuya ve ormanlarımıza hak ettiği değeri vermeye çağırıyoruz. Sağlıklı kalmanız dileklerimle.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...