İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Analara kıymayın efendiler!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Öğretmen Hasan Ocak’ın gözaltında kaybedildiği 1995 yılında başlayıp, Ağustos 2018 de 700.ncüsü gerçekleştirilen Cumartesi Anneleri etkinliği yine     güvenlik güçlerinin orantısız güç kullanımıyla yüreğimizi yaraladı.
Aslında üzücü olan polisin gazlı, coplu     saldırısından daha çok, bu konudaki en yetkili kişi olarak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yaptığı, anaları aşağılayan açıklamaydı.
“Çünkü artık bu istismarın ve kandırmacanın son bulmasını istedik. Doğrudan doğruya terör örgütünün sözcülüğünü yapıyorlar.     Annelik kavramı üzerinden bir mağduriyet oluşturup hem teröre bir mağduriyet maskesi giydirmeye çalışıyorlar, hem de toplumu     ayrıştırmaya çalışıyorlar.”
Aynen böyle buyurmuşlar Sayın Bakanımız.
Bu süre içerisinde İHD ye 1.200 kayıp     başvurusu yapıldığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin gözaltında kaybedilen 114     kişiden Türkiye yi sorumlu tuttuğu gerçeğine rağmen, dönüp tüm bunlar yaşanmamış gibi, üstelik de anaları suçlayan bir açıklama     doğrusu yakışık almadı.
“Benim evladım gelir diye kapıyı bacayı açık bıraktım. Ay geçti, gün geçti, sene geçti, benim çocuğum gelmedi. Benim çocuğum ölmüşse     cenazesini bana versinler.”
Bu sözlerin sahibi Berfo ana beş yıl önce     öldüğünde 106 yaşındaydı. Ömrünün 33 yılını faili meçhulde yaşamını yitiren oğlunu     aramakla geçirdi.
Şimdi Sayın Bakana sormak gerekir.
Berfo Ana mı terör örgütünün sözcülüğünü yaptı?
AK Parti iktidarının ilk zamanlarında     oluşturulan başkanlığını Prof. Zafer Üskül’ün yaptığı İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun raporundaki şu bölüm çok ilginçtir.
 “Ancak ortada bir gerçek vardır; O da     şahısların buraya alındıkları ve bu üç birimin koordinasyonunda sorgulandıkları, sorgulamalarda insan hak ve hürriyetlerine aykırı     davranışların fazlaca olduğu ile Cemil Kırbayır'ın gözaltı biriminden sorgu yerine alındıktan sonra tekrar gözaltı birimine getirilmediği, büyük olasılıkla sorgu esnasında yapılan işkenceye dayanamayarak yaşamını yitirdiği ve     ortadan bu sorgulamayı yapan şahıslarca yok edildiğidir."
O dönem Zafer Üskül AK Parti milletvekiliydi ve bu raporun altında imzası vardır. 
Daha da ilginci, dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan; Berfo Ana’ya failleri bulacağına dair söz verdiği gibi, Cumartesi Annelerini kabul etmiş, tüm bu gelişmeleri anlattığı toplantıda AK Parti vekilleri timsah gözyaşları dökmüştü.
Türkiye’nin en karanlık dönemi olan yıllarda kendi partisi iktidar olmadığı halde, Süleyman Soylu’nun bu anlamsız tepkisi sanıyorum AK Parti iktidarının en haksız uygulamalarından biriydi.
O dönem yaşanan faili meçhullerde     kaybedilen insanlar için yıllardır; soğuk     demeden, kar-kış demeden, tüm zorluklara, baskılara karşın yılmadan çocuklarını arayan, onların yok edilmesinden sorumlu olanlardan hesap sorulmasını isteyen analara yönelik     suçlamalar, onları çocuklarının ölümünden daha fazla üzmüş olmalı.
Bekleye bekleye geçiyor günler/ Gün sağır dilsiz sustu bülbüller
 Kemiğim etim kapı önlerinde/ Can kayıp     can kayıp 
Allah'ım bu nasıl dünya/Bu nasıl ayıp 
Ah ben anayım/ Yanmaz canım 
dışardan kora koysalar/ Ümidimi         kaybedemezsiniz 
Ölsem de ahım tarihi karalar
Kuşkusuz herkes Süleyman Soylu gibi     düşünmüyor. Sezen Aksu’nun şarkısında     söylediği gibi, ülkemiz için bir yüz karası, tarihi bir ayıp olan faili meçhuller kadar, bu     katliamların üzerine gitmemek, sorumlularını bulup, hesap sormamak da hep ayıp, hem de bir insanlık suçudur.
Bu tür olayları kendi amaçları doğrultusunda provoke etmek, bu eylemler içerisindeki yüreği yanan anaları farklı yöne sürüklemek     isteyenler, her zaman vardı, yine olacaktır.
Güvenlik güçlerinin görevi de bunları tespit edip, engellemek, suçları olanı cezalandırmak değil midir?
Zor olanı yapmak yerine, kolayı seçmek; bütün bir topluluğu potansiyel suçlu gibi görüp saldırmak, aynı zamanda güvenlik         görevlilerinin imajına yönelik de bir saldırıdır.
Şimdi Soylu’nun analara bir özür borcu     vardır.
Cumhurbaşkanının da daha baştan verdiği sözü yerine getirme borcu!

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...