İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Küresel ve yerel siyasetin dili

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Son günlerde daha çok etkilerini hissettiğimiz yerel siyasetin kırıcı, ötekileştirici, ayrımcı ve kutuplaştırıcı dili, sonunda Küçük Millet Meclislerinin gündemine de girdi.
Aslında bu kin ve nefret dili yerine barış dilinin kullanılması, farklı görüş ve inançların bir zenginlik olarak değerlendirilmesi fikri, kuruluşundan beri Küçük Millet Meclislerinin hep gündemindeydi. 
Bu konuda azımsanmayacak bir yol kat ettiğimiz gerçeğini de kabullenmemiz gerekiyor. Aksi halde Türkiye gibi aykırılıkların, ayrılıkların daha çok öne çıkarıldığı bir ülkede sivil bir diyalog platformunun 11 yıl ayakta kalması ve düzenli toplantılar     yapabilmesi mümkün olamazdı.
Mayıs toplantılarında küresel ve yerel siyasetin, özellikle de alabildiğine kirlenen yerel siyaset dilinin toplumsal yansımaları da masaya yatırılacak.
Küresel siyasetin gelişmiş dünya ülkelerinde ve     demokratik yönetimlere sahip batı ülkelerinde biraz daha evrensel bir dil kullanıldığını söylesek de yine de; teknolojinin müthiş geliştiği, yenilendiği dijital çağda milliyetçi akımların etkisine girdiğini     görüyoruz. 
Kuşkusuz yaşamın her alanında olduğu gibi     siyasetin gidişatını ve sonuçta dilini de ekonomik     koşullar ve üretim ilişkileri belirliyor.
Ulus-devlet ilişkilerinin yeniden sorgulandığı küresel dünyada makro düzeyde bir milliyetçilik akımı son günlerde kendine hayli geniş bir alan buldu.
Dolayısıyla yabancı düşmanlığı ve yerlicilik hem küresel düzeyde hem yerel düzeyde siyasetin     malzemesi oldu.
Yani demem oki; siyasette son zamanlarda sık kullanılan nefret ve kavga dili doğal olarak toplumda zaten var olan kutuplaştırmayı, kaos ve kargaşayı daha çok artırmaktadır.
Bu kavgacı dil; o dili kullananların da, muhataplarının ve karşıtlarının da davranışlarını, yaşam     biçimlerini, karşılıklı ilişkilerini ve hatta sosyal ve psikolojik dengelerini de olumsuz etkilemektedir.
Kültür ve sanatı ne denli derinden etkilediğini     söylemeye bile gerek yok.
Aynı keza, aile yaşamında en yakınlarımızla olan ilişkilerimizde bile bu kin, nefret söylemlerinin izine rastlamak mümkün.
Durum böyle olunca küresel siyasete müdahale etme şansımız olmasa da, yerel siyasetin dili üzerine biraz çaba göstermemiz gerekecek diye         düşünüyorum.
Aksi halde; Kılıçdaroğlu’na yapılan çirkin saldırı benzeri siyasi gerginliklerin, kavgaların olması     kaçınılmaz hale gelecektir.
Topluma, özellikle de siyasetçilere hakim olmuş bu kin ve nefret dilinin yerini barış ve sevgi dilinin alabilmesi yine siyaset dışı sivil unsurlara düşüyor ne yazık ki!
Türkiye Küçük Millet Meclisleri bu konuda çok önemli bir görev üstlenmiş durumdadır. Çok kısıtlı olanaklarıyla, farklı bölgelerde bir avuç insanın     inanılmaz fedakarlıklarıyla 11 yıldır sürdürülen bu     projenin devamı, Siyasi parti yönetimlerinin ve Sivil Toplum Kuruluşlarının gösterecekleri duyarlılıklarla mümkün olacaktır.
Kuruluşundan bu yana hiçbir siyasal ya da kamusal gücün arka bahçesi olmamış, farklı siyasal     görüşlere sahip gönüllülerin omuzunda yürüyen bu hareketin doğurduğu sinerji, kimi zaman müthiş bir enerjiye dönüşebiliyor.
İnsan ve sevgi odaklı bu çalışmanın hamurunda dostluk, kardeşlik ve hoşgörü vardır.
O yüzden önyargıları sokmuyoruz         toplantılarımızdan içeri!
O yüzden tüm siyasi yapılara eşit uzaklıkta     durmaya özen gösteriyoruz.
O yüzdendir ki; bu kadar uzun zaman hiçbir karşılık beklemeden bu mücadelenin, bu onurlu çalışmanın hamallığını yapanlar, saygın birer kişilik olarak bulundukları yerlerde ilgi ve saygı görüyorlar.
Ne siyaset kurumuna, ne yargısına, ne de kamu yönetimine güvenin kalmadığı bir ülkede, her şeye rağmen; geçmişte birbirlerine selam vermeyen kişi ve grupları bir masa etrafında ortak akıl arayışı     çerçevesinde bir araya getirme başarısını göstermiş Küçük Millet Meclislerinin mayıs toplantıları bu gündemle toplanacak.
İnanıyorum ki benzer çalışmalar arttıkça zaman içerisinde siyasetin yalnızca dili değil, siyaset yapma tarzı ve siyaset yapan insanların kalitesi de artacak.
Yerel seçimlerin sonuçları ve sonrası gelişen siyasi atmosfer, değişimin ipuçlarını veriyor. Siyaset aktörleri de, siyasi parti örgütleri de bu yeni dönemde, yeni konjoktöre uygun yeniden yapılanacak gibi     görünüyor.
Kendine, ailesine, yaşadığı çevreye ve ülkesine karşı sorumluluk duyan; barış ve demokrasiden,     özgürlükten yana her yurttaşın bu yeni dönemde daha duyarlı davranması, görev alması, mücadele     etmesi gerekiyor.
Hiç kimsenin bu zorunlu ve onurlu görevden kaçma lüksü olamaz.
 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...