İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

ABD’nin Ortadoğu’daki öncelikleri neler?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Milli Savunma Bakanlığı, Suriye’de Fırat Nehri’nin doğusunda, güvenli bölge tesisi kapsamında Türkiye ve ABD arasında üçüncü birleşik kara devriyesinin başladığını duyurdu. Suriye’yi bölmek isteyen ABD’yle, Suriye’nin bütünlüğünün, bağımsızlığının, egemenliğinin garantörü olan Türkiye’nin, güvenli bölge tanımları farklı. Güvenli bölgeden anladıkları ve bekledikleri de. İki ülkenin çıkarları, öncelikleri, hedefleri, tehdit tanımları da birbirine zıt. En önemlisi, PKK terör örgütüne “kara gücüm” diyen ABD’ye kimse güvenmiyor. 
Sıklıkla anımsatmakta yarar var. Suriye sorunu, sadece Suriye’den ibaret ve yalnızca Suriye’yle ilgili değil. ABD emperyalizminin Ortadoğu politikalarının parçası. İsrail’in güvenlik ihtiyaçlarıyla, İran’ın kuşatılmasıyla, bölgenin enerji kaynaklarıyla, Kürt devleti projesiyle, Suudi Arabistan’ın korunmasıyla, Rusya ve Çin’in artan nüfuzunun geriletilmesiyle yakından ilgili. ABD, askeri gücüyle bu bölgede olmaya mecbur. Afganistan işgalinden beri bölgedeki işgal ve saldırıları için 7 trilyon dolara yakın para harcasa da, Ortadoğu’da nüfuzu azalırsa, bunun sonuçlarına küresel ölçekte ve her alanda (siyasi, iktisadi, askeri) katlanmak zorunda kalacağını biliyor.Tercih mi, mecburiyet mi? 
Hafızamızı tazeleyelim. ABD’nin önde gelen dış politika uzmanlarından Zbigniew Brzezinski, İslam ve Batı arasındaki en önemli sorunun Filistin meselesi olduğunu söyler, bu sorunun çözümsüz kalmasının, hem Ortadoğu’da istikrarsızlığı artırdığını hem de ABD karşıtlığını beslediğini belirtirdi. ABD, bu gerçeği bildiği halde, Ortadoğu’dan çıkmıyor. Bu emperyalist karakteriyle, siyasi ve iktisadi mecburiyetleriyle ilgili olduğu gibi, iç politikayla da yakından ilgili. Çünkü ekonomide, sanayide, teknolojide askeri-endüstriyel yapı çok önemli, nüfuz sahibi. Ayrıca ABD’deki Yahudi toplumu ve lobisi çok güçlü. Nüfusun yüzde 2.2’sini, en zenginlerin yüzde 50’sini oluşturuyorlar. İş dünyasında, siyasette, bürokraside, medyada, kültür-sanat kurumlarında, akademide örgütlüler. Öteki lobilerden güçlüler. Hem Cumhuriyetçi hem Demokratik Parti’de etkinler. Buna da siyasetçiler kayıtsız kalamıyor. Tüm bu dinamikler, ABD’nin dış politikasını, Ortadoğu’ya ilişkin ajandasını belirliyor, etkiliyor, şekillendiriyor. 
Türkiye’yi de bu kapsamda ele alıyor.‘Cumhuriyet’in kıymetini bilelim ABD’nin Ortadoğu’ya ilişkin politikası ve Türkiye’nin son yıllarda birbiri ardına yaptığı yanlışlar, her zaman olduğu gibi, bir kez daha Atatürk’ü haklı çıkarıyor. Cumhuriyet için; "80 yıllık parantez”, “Travma yarattı”, “Enkaz devretti”, “Reklam arası” diyenler, Cumhuriyetten uzaklaşmanın, ona karşı çıkmanın, onu inkâr etmenin ağır sonuçlarıyla yüzleşiyorlar. Atatürk’ün, Araplar arası kavgalardan uzak duran; emperyalizmle arasına mesafe koyan; Moskova’yla ilişkileri her zaman önemseyen bölge merkezli dış politikasının kıymetini yeni yeni anlıyorlar. İç cepheyi sağlam tutmadan, milleti birleştirmeden dış politikada başarılı olunamayacağını geç de olsa görüyorlar. Sorun şu ki, bu yanlışın, bu inkârın, bu gecikmenin bedelini tüm millet ödüyor
 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...