İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Değişenler ve değişmeyenler

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Son kırk yılda neler değişti. Neden son kırk yıl? Hem küresel ve bölgesel hem de ülkemiz ekonomik, politik, askeri ve sosyal ilişkiler yaşamı etkiledi.
İçinde bulunduğumuz ekonomik sistem içinde kendine muhalif güçler ile inşa sürecindeki ülkelerin varlığı nedeniyle uygulamada değişikliklere gitti.
Neyin nesidir bu sistem?
İktidar ve güç, kapitalizmin mali sermayesi ve tekelciler tarafından belirlenmekte.
Kapitalizm günün teknolojik ve sanayi gelişimini yanına yedekleyerek insana yani topluma odaklı gelişim değil kendine odaklı hep ben diyen kar hırsı bürümüş zihniyet.
Çıkarları için insan ve doğanın hiçbir önemi yok.
Gerektiğinde savaşlar çıkarıp yüzler, binler hatta milyonlarca insan öldürülüp sakat bırakır.
Doğal ve yer altı kaynakları için ağaçlar kesilip orman katledilirken akarsular kirletilip doğanın içine edildi.
İnsanları işsiz bırakarak açlıkla ekonomik köle haline getirildi.
Özellikle ülkemizde 12 Eylül 1980 Askeri Faşist Darbesi bu dönemin başlangıcı olurken, sistem içinde ise İngiltere de M. Teacher, ABD de R. Reagan'ın yönetime geçmesiyle yeni muhafazakarlar sisteme hakim olmaya başladı; ekonomide Milton Friedman başkanlığında monetarist bir politika ortaya konuldu.
Soğuk Savaş çılgınlığı hat safhaya vardı.
Başta kendi ülkesi olmak üzere sisteme bağlı ülkelerde gümrük muafiyetleri yasası çıkartarak ihracat ve ithalatı kolaylaştırdı.
Kamu kurumlarını özelleştirmeye açıldı.
Çalışanların sendikal örgütlenmesini kısıtladı.
Kamu veya özelde aynı işyerinde taşeron çalışmasına izin verildi.
Gelişmekte olan ülkelerde askeri darbelerle kendilerine yakın gruplar başa geçirildi.
Bu ülkelerde sendikal ve demokratik haklar yasaklanıp insanlık ayaklar altında çiğnendi.
Toplum 'sessiz filmin sessiz seyircisi' haline alırken, iktidar kendine özgü parti, dernek ve yalaka/dönme aydınlar yarattı.
Kapitalist emperyalizmin "eşitsiz gelişim yasası" küremiz içinde en ücra yere kadar yayıldı.
Kalkınıyoruz, büyüyoruz tantanaları aslında birilerinin daha fazla zengin olurken çoğunluk daha fazla aç ve yoksullaşmaya doğru hızla yol almakta.
Alın teriyle çalışan değil gayri meşru yollarla kara para zenginleri devlet eliyle sanayici ve tüccar yapıldı.
Toplum ve onun önderleri, aydınlar, demokratlar ve sosyalistler işsizlik, sürgün, gözaltı, işkence, cezaevleri, idam, ölüm ve baskı şiddetle terbiye edilmeye çalışıldı.
Kişisel çıkar peşinde olanlar korkaklar, pısırıklar ve asalaklar döndü, "dönek" ve "düşkün" oldu.
1980 lerin sonunda Soğuk Savaşın yendiği 'inşa sürecindeki ülkeler' oldu. Bu ülkelerde hızla geriye dönüş başladı.
1990 larda yaşanan ekonomik bunalım özellikle ABD de özelleştirmeler durdurulup devlet korumacılığı başladı, dış alımda sınırlamalar getirilip ülkesindeki üretici korunmaya alındı. Fakat diğer ülkelerin korumacılık yapmasına karşı çıktı.
Soğuk Savaş döneminde şeytanla bile ittifak yaparım diyen zihniyet inşa sürecindeki ülkelerin iktidarlarının yıkılmasıyla ittifak edip destek verdikleri kendine karşı cephe açtı. Dün silahlandırıp destekledikleri kişiler bugün namlularını kendine doğrultu. 
Dün özelleştirme ve gümrük muafiyetleri yasalarını destekleyenler bugün yaşanan küresel krizin etkileri nedeniyle zarar ve iflas eden kurumları kamulaştırdı, yerli üreticileri korumak amacıyla dış alımı sınırladı.
Ülkemizde özelleştirme hızlanırken çalışanların sosyal güvenlik ve sendikal örgütlenmesi engellemekte.
Sanayici küçük üretici dış alımlar nedeniyle üretim yapamaz hale geldi. Devleti yönetenler dertlerini anlatan üreticilere kulaklarını tıkamakta.
12 Eylül 1980 de yapılan cezaevi ve adliyeler yetersiz kalıp yeni adliye ve cezaevleri yapılmakta.
Dün devletin ve iktidarın muhalifleri izlenip dinlenirken, bugün ise vatandaşların tümü gözetlenip dinlenmekte.
Kitap ve dergiler basıldıktan sonra yasaklanırken, günümüzde yazım aşamasındaki kitap ve yazılar         yasaklanmakta.
Askeri vesayet altında tutulan toplum, günümüzde "tek adam", "tek düşünce" baskısı altında susturulmakta.  
Dün tarımda kendine yeten ülkeyken bugün dış alım yapan oldu.
Dün 40 milyon vatandaşın 3 milyonu sendikalıyken bugün 82 milyonun 2 milyonu sendikalı.
12 Eylül 1980 zihniyeti muhalefete ve eleştiriye tahammülü yoktu, bugünde devleti yönetenler muhalefet ve eleştiriye tahammülü yok.
İktidar ve güçlüye yaranan tatlı su balıkları her zaman olduğu gibi bugünde var çıkarları için dönenler ve düşkünler çoğalmakta.
Dün insani değerlerimizi birlikte koruduğumuz dost bildiklerimiz bugün kişisel çıkarları için ortak değerlerimizi ayaklar altına alıp çiğnemekte.
Evet, dünden bugüne doğa ve toplum değerleri hızla erozyona uğramakta, ne yapalım ki değişim doğanın yasası, peki kaderimize boyun mu eğelim?
Not: Kaderine boyun eğmeyen Trakyalı "Spartakus" ün Kırklareli' li olduğunu biliyor musunuz?
Pir Sultan Abdal Sivas meydanında asılmaya giderken vali tarafından vatandaşların taş atması istenmiş bir dostu canı yanmasın diye gül attığını biliyor         musunuz?
 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...