İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Yüreğimizdeki fay kırıkları

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Bir deprem kuşağı olan Anadolu’da ardı ardına depremler oluyor, fay kırıkları evleri yıkıyor, yürekleri yakıyor.
Yüreğimizi yakmakla kalsa iyi!
Yüreğimizdeki faylar paramparça.
Yıkılan evleri yeniden yapabilirsiniz ama kırılan kalpleri kolay tamir edemiyorsunuz.
O kadar çok fay hattı var ki, yüreğimizde; her biri bir başka insana, bir başka mekana, bir başka duyguya doğru yol alan.
Bu fay hatlarında kesişen duygularımız, şimdilerde daha çok dağlıyor yüreğimizi, daha çok acıtıyor.
Bir tarafta Suriyeli diye linç edilmek istenen bir yabancı oyuncu.
Diğer yanda elleriyle,  tırnaklarıyla toprağı kazıyarak göçük altındaki bir kadınla çocuğunu kurtaran Suriyeli genç altüst ediyor, duygularımızı.
Daha da önemlisi vicdanı nasırlanmış kimilerinin hala; zorunlu olarak ülkesini terk etmiş, evinden yurdundan ayrı kalmış mülteciler üzerinden anlamsız bir siyaset üretmeye devam etmesi, iktidarın yanlış güvenlik politikasının hesabını bu çaresiz insanlardan sormaya kalkması.
Şimdi yapılmak istenen güvenli tampon bölge uygulaması daha en baştan uygulansaydı ne bu kadar çok mülteci ülkemizin farklı bölgelerine dağılacak, ne de bu tür suçlamalara, yargılamalara muhatap olacaklardı.
Şimdi Elazığ’da, Malatya’da özellikle de geceleri dondurucu soğukta sokakta, çadırlarda korunmaya çalışan yurttaşlarımıza yanar yüreğimizin bir yanı,
Bir yanı da geçmişte yine uygulanan yanlış güvenlik politikaları sonucu yitirdiğimiz yiğit insanlara yanar.
Uğur Mumcular, Gaffar Okanlar, Taner kışlalılar, Muammer Aksoylar ve daha onlarca, yüzlerce yitip giden can.
Ve onlarla birlikte yitip giden umutlarımız.
Biz toprağın üstüne değil, toprağın altına da talibiz diyen, bu ülkeye hepimizden daha çok sevdalı, Ermeni yurttaşımız Hrant Dink’in ürkek bir güvercin gibi titreyen yüreğinde ne sevdalar birikmişti kimbilir.
Ve neredeyse yedi virgül bilmem kaç şiddetinde bir deprem gibi kırıldı onunla birlikte, bizim yüreğimizde faylar.
Şimdi de artçı sarsıntılarla yıkılıyor yüreğimizdeki faylar,
Sizi bilmem ama sanki yüreğime kar yağıyor benim.
Yalnız bedenim değil, kalbim üşüyor, ruhum daralıyor.
Fırtınalar esiyor sanki beynimin en ücra köşelerinde.
Güzel ülkemin güzel insanları, yine gösterdiler geleneksel dayanışmalarını.
Kimi battaniye, çadır gönderdi
Yiyecek, giyecek ne geliyorsa elinden.
Yüreğindeki sevgiyi gönderen de oldu, dualarını gönderen de!
Çocukların minik kalplerinin çırpınışı, döktükleri gözyaşı ne kadar ulaştı deprem bölgesine bilmem ama onların bu asil davranışı bizlerin buz tutmuş yüreğimizi ısıttı.
Daha ne kadar dayanır yüreklerimiz bu acılara?
Daha ne kadar sınanırız bu afetlerle?
Hangimizin vicdanına ne kadar ateş düşer
Ve biz ne zaman başlarız yanlışlarımızla, hatalarımızla hesaplaşmaya?
Ne zaman yüzleşiriz geçmişimizle?
Çünkü biz toplum olarak ancak afet zamanlarında dinliyoruz yüreğimizin sesini.
Tabi vicdanlarımız kadar, kulaklarımızda sağır     olmamışsa.
Bu satırları yazarken Manisa ve İzmir taraflarında yine deprem olduğu bilgisi geliyor.
Deprem doğada ayrım yapmadan vuruyor ama hepimiz biliyoruz ki yoksulun alınacak önlemler için de ne parası, ne imkanları var.
Tüm doğal afetlerden korunmanın ya da en az zararla kurtulmanın yolu yine vicdandan geçiyor.
Tüm vicdansızlara inat, umudu yitirmemek, yüreğimizden sevgiyi eksik etmemek gerekiyor.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...