İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Nasıl bir toplum olduk?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Tüm dünyayı sarmış korkunç bir salgın varken Umreye binlerce insanı gönderirsen dini görevlerini yapan bu insanlardan iyilikler, güzellikler bekleriz. Umre dönüşünde daha da tehlikeli hal alan virüs salgınında, dönenleri 15 gün kontrol altında tutmak istendiğinde kendine yol gösteren polise ben hastaysam sen de ol deyip yüzüne tüküren insana umre böyle mi ilham vermiş. Biz nasıl bir toplumuz? Bilmiyorum Türk Tarihine ilginiz var mı? Bu konu bugünün Türkiye'sinde çok önemli görünmektedir. Önce Türk toplumunu tanıyalım. Cumhuriyet dönemine gelinceye kadar, yani Osmanlı döneminin başında laik bir toplum vardı. 100 yıl sonra ülkemizde hala bu konu tartışılıyor. Herkes Ermeni, Rum, Yahudi, Kürt birbirine kaynaşmış kendi dinleri, gelenekleri ile beraberce yaşarlardı. Zamanla şeriat baskısına, ekonomik baskılara, sonra Tanrının gölgesi olan Padişahın ve devletin baskısına uğrayıp esaret seviyesinde kulluğa düşmüştür insanlar. Toplumda şive farkları olsa bile Türkçe konuşulurken, okumuşlar Farsça, Arapça 'ya yönelmişler. Din de yönetimle birbirine karışmıştır. 18. Yüzyıl aydınlık çağının, Fransız İhtilal inin ortaya koyduğu insancıl ilkeler Osmanlı topraklarına her bilimsel konuda olduğu gibi maalesef çok geç girmiştir. Millet, ancak Atatürk ile Cumhuriyet döneminde aydınlığı görmüş, milleti sömürüye iten, özgürlükleri yok eden, kendi kültürünü bile yok sayıp insanları Arap kültürüne yönelten görüş ve etkilerden sıyrılıp kendine dönebilmiştir. Ancak 50'li yılların başından itibaren yine sinsi sinsi dinsel ve gerici yönler, ilkeler ortaya sürülmeye başlanmış; kendine hakim olamayan, yüzyıllar boyunca manen boşluk içinde kalmış olan millet, bu kez de nemelazımcılık, egoizm gibi kötü ve yanlış uygulamalar sonucu keyfilik havasına girmiş, politikacıların da etkisiyle sahtekarlar, çoğu zaman din perdesi altında yobazlıklar mubah görülmeye başlanmıştır. Düşünememişler ve bunun sonucu Batılı anlamında özgür insanlar olamamışlardır. Bu anlattığım Türk toplumunu göz önünde tutarak diyoruz ki, bütün bunların nedeni gerçek aydınların, entelektüellerin iş başında olmamasıdır. Bizde bir üniversite mezunu aydın sayılmaktadır. Batının entelektüel anlayışı toplumun önderi, eğiticisi, aydınlatıcısıdır. Onun için deneyimli, bilgiyle donanmış, ahlaklı, ödev ve yükümlülüklerini müdrik ve yerine getirmek için çaba gösteren insandır entelektüeller. O, insanı yönlendiren iki ana gücün var olduğunu bilir. 1-Yaratıcı doğa, 2-Eğitici kültür. Kültür de gelenek, din, bilim ve sanattır. Bu gün aydın geçinenlerimiz bunları düşünemiyorlar, bilmiyorlar. Kendi düşünüşlerine uygun bir toplum veya politika yaratmaya çalışıyorlar. Bunlara bugün de şahidiz. O halde gerçek aydınları ortaya çıkarmak ve gerektiğinde bu aydınlara katılmak ister bir dernek, ister bir belediye, ister ülke bazında topluma önder olmak ödevine yönelmek bu konularda insanları bilgilendirmek hepimizin görevi olmalıdır. Sağlıklı kalmanız dileklerimle.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...