İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Yasaklı günler...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

 Yasaklı günler denildiğinde genellikle baskı, şiddet, kargaşanın yaşandığı ve ardından sıkıyönetim ve askeri faşist dikta günleri akla gelir. Yasaklı günler yöneticilerin yönetemez, yönetilenlerinde yönetilmek istemedikleri durumdur. Genellikle devletin güvenlik güçleri siyasi erki elinde bulunduran güçlerin telkiniyle "anayasadan"(!) aldıkları hak ile yurttaşın sokağa çıkma, özgürce dolaşma ve diğer demokratik hakların kullanılmasını "yasaklar". Ülkemizde ya iktidardaki hükümetin bölgesel sıkıyönetim uygulaması ya da üst askeri komuta düzeyinde "bizim çocukların" yönetimi ele almasıdır. 

Devleti yönetenler yasaları da kendileri yapar.  Bu yasalar daha sonraları "topluma çok geldi" denilerek iptal edilir. Kimi zamanda yasa kimin umurunda "devlet benim" diyen güçlerin baskıcı tutumlarını uygulamalarını görürüz. Yasaları devleti yönetenler yapmış bile olsa işlerine gelmediği durumda o yasalar uygulanmaz. Oysa yasalar veya kurallar tüm bireylerin eşit biçimde hakları olduğu gibi bunu karşısındakinin özgürlük sınırına kadar kullanır.

Bir ülkede seçilen ya da atanan yanında yakası kalkık, omuzu kalabalık ve beli silahlı kamusal güçler varsa ve nedensizce boyun eğiyorsa o ülkede biat kültürü vardır. Belirttiğimiz ülkede yasalar ve kurallar her zaman tek taraflı işler. Oysa "her bir bireyin anayasal hakkı" var diye neden yazılır söylenir? Gücü elinde bulunduran politik erk, ister seçilmiş ister atanmış olsun kendini tek seçici tek yetkili hatta yaşamın bile kendisinden başladığını iddia eder. Topumun bütün yönetim yetkisini eline alan kim olursa olsun söyledikleri kesindir. Bu kişiye inanmasalar bile menfaatleri gereği birçok kişi inanır ve ardı sıra gider.

Yöneticiler devletin yasaları olduğunu ve uygulandığını her zaman vurgular. Ya yasaların üstünde kendini devlet gören uygulamıyorsa ne demeli?

Eski bir yerel yönetim başkanının geçen gün kolonya ve maske aldığında dediği gibi yurttaşlara " teba" diyorsa yöneticiye "ne" denir?

Yöneticiler, haklı itiraza bile tahammül edemediği gibi muhalefeti de istemez. Onlar için tek doğru tek seçici vardır. İşte sorun burada!

Anayasal hak ister ülke ister uluslararası antlaşmalarda yaldızlı harflerle yazılsın uygulanmıyor ve uygulatılmıyorsa pek işlevi yoktur. Bazen anayasal hak olarak belirtilmemiş bile olsa "temel, hak ve özgürlük" toplumsal yaşamda insani kuralların başındadır. Toplumsal yaşamda bireyin "temel, hak ve özgürlüğü" korunurken toplumsal çıkarda gözetilir.

Devleti yönetenlerin çıkar ve menfaatleri olduğunda kendisi gibi düşünmeyenlere ve muhalefete yasaklamalar getirmeyi meşru gösterirken bir de salgın hastalığın yaşamı tedirgin etmesi var ki bunu hep birlikte yaşıyoruz yasaklamalar var. Salgın hastalık genç yaşlı demediği gibi günün ya da haftanın her hangi bir zamanını seçmiyor önlem alınmaz ise bulaşıyor. Toplumun ve tekil olarak bireyin yaşamı dikkate alarak kısıtlamalar ve yasaklar getirilip uygulanmalı.

Salgın hastalık günlerinde siyasi erk kendini toplumdan izole ederken çalışmak zorunda olan sağlık, güvenlik, ulaşım, temizlik, temek ihtiyaçları üreten ve dağıtanların güvenliği sağlanmalı. Kamu ve özel sektörde fabrikalar açık çark dönüyor bu nedenle çalışanların sağlık ve sosyal güvenlikleri sağlanırken teknolojinin nimetlerini en yüksek düzeyde yararlanılmalı gerekiyorsa bireyler konutlarından dışarı çıkarılmadan ihtiyaçları giderilmeli; kamusal hizmetler(elektrik, su, doğalgaz, iletişim/haberleşme vb.) salgın bitene kadar ücretsiz olmalı, "devlet" devletliğini bu zamanda göstermeli. Yirmi yaş altında çocuk dışarı çıktı diye kalbinden vurulmamalı, altmış beş yaş üstü bireyler dışarı çıktığında sanki devleti soymuş yolsuzluk yapmış gibi kötü muameleye tabi tutulmamalı.

Devlet "ceberut" yüzünü değil yasaların kendine tanıdığı koruyucu ve kollayıcı tavrını yaşama geçirmeli.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...