İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Avrupa’da ‘ikinci dalga’ kabusu

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Yaklaşık 6 aydır dünyayı dehşete düşüren SARS-Cov-2 virüsü çıplak gözle gözükmüyor, ama yol açtığı gerçek apaçık ortada... Yaşananı görmek için ne mikroskop ne de gözlük gerekli... ‘İkinci dalga’Avrupa’yı sarıp sarmalıyor. Sebep olarak ne derseniz deyin... ‘Gevşeme’, ‘rehavet’, ilk dönemlerde bilinmeyene karşı duyulan korkunun ortadan kalkması... Yaşadığım Almanya’dan örnek verirsem, Perşembe günü yeni vaka sayısı 4 bini de aşıp 4516 oldu... Bu Nisan’dan beri görülen en yüksek rakam... Toplam vaka sayısı da 310 bini çoktan aştı... Ölenlerin sayısı da 9600’u geçti...

* * * *

Almanya hükümeti bırakın başka ülkeleri, artık ülke içinde de riskli kentleri, bölgeleri ilan etmeye başladı... Buralarda yaşayanların ülke içinde dahi başka bölgelere gitmeleri istenmiyor... Giderse de en geç 48 saat içinde test yaptırıp gidebilecek... Yani Türkiye’den Almanya’ya gider gibi... Yaşadığımız Frankfurt’ta örneğin ‘Kırmızı alarm’ verildi... Akşam 23:00 ile sabah 06:00 arası tüm restoran, bar ve kahveler kapalı... İşlek caddelerde, meydanlarda beş kişiden fazla biraraya gelinmeyecek vesaire... Açık havada da maske takılacak...

* * * *

Almanya’da salgın hastalıklar konusunda yetkili kurum Berlin’deki Robert Koch Enstitüsü’dür... Hükümete de danışmanlık yapar bu kurum... Asıl adı Heinrich Hermann Robert Koch (1843-1910) olan Alman hekim Antraks (1877), tüberküloz (1882) ve kolera basili’ni (1883) keşfetmiş... Onun adı verilen bu kurumun başkanı Prof. Dr. Lothar Wieler, iki gün önce şöyle diyordu... ‘Şu anki durum beni endişeye düşürüyor... Gelecek haftalarda nasıl olacağını bilmiyoruz... Günlük vaka sayısı 10 bini aşabilir. Salgın kontrolden çıkabilir...’  Alman Sağlık Bakanı da halka sürekli çağrı yapıyor... ‘Salgını hep beraber önlemlere riayet ederek durdurabiliriz... Bunun toplumumuz için bir karakter testi olduğunu unutmayalım’ diyor...

* * * *

Avrupa’daki diğer ülkelerde de durum farklı değil... Sayılara boğulmaya gerek yok... Fransa, İspanya, İngiltere, Hollanda başta olmak üzere hemen her ülkede vaka sayıları, ölenler maalesef artıyor... ‘Tamam bitti, düze çıkıyoruz galiba’ düşüncesi yerini endişeye, korkuya  bıraktı... Türkiye’deki durumu zaten takip ediyorsunuzdur... Benim anlatmama gerek yok... Sağlık Bakanı, Avrupa’da hiçbir ülkede olmayan bir şekilde  her akşam ayrıntılı tabloyu bizzat açıklıyor... Buna karşılık bir grup sabah akşam ‘Açıklanan tabloyu doğru değil’ diye konuşuyor... Diğer bir grup ise, açıklanan rakamları çarpıyor, bölüyor, topluyor, matematiksel analizler yapıyor durmadan... 

* * * *

Halbuki bunların salgının önlenmesinde faydası yok... Salgın şu an daha fazla yayılmamalı... Sağlık sistemi çökmemeli... Tek çare maske takmak, sosyal mesafeye ve hijyene dikkat etmek... Başka çare yok... Mikrobiyoloji, viroloji biliminin gösterdiği yol bu... Hastaları tedavi ede ede salgın önlenemez... Tek çare etkin bir aşı... Bunlar artık bilinen şeyler... Ancak ‘Aşı gelecek dert bitecek’ diye de bir şey yok... Nüfusun en az yüzde 60-70’i aşı olduktan sonra belki rahatlama yaşanacak... Bunun da en az 1-1,5 yıl süreceği söyleniyor bilimadamlarınca... Milyonlarca aşı nasıl üretilecek, -70 derecede taşınabilen aşının lojistiği nasıl sağlacak, önce hangi ülkeler sahip olacak, önce kimlere aşı yapılacak... Bu sorular sıralanıp gidiyor... Almanya’da bunlar da konuşuluyor...

* * * *

Hafta içinde Hürriyet’te meslektaşım Yalçın Bayerde köşesinde haklı olarak bu konulara dikkat çekti... Türkiye’de kurulan  ‘Kovid-19 Türkiye Platformu'çerçevesinde aşı ve ilaç çalışmalarının da sürdüğü söyleniyor... Bu biyoteknolojik bir alan...  Türkiye’nin biyoteknoloji alanına kayıtsız kalması düşünülemez...  Geleceğin ilaçları hücre ve gen tedavisine yönelik, biyoteknoloji ürünü akıllı moleküller olacak... Biyoteknolojik ilaçların da büyük bir kısmı ithal ediliyor... Biyoteknolojik ilaçların tedavide kullanımı giderek artıyor. Bu yüzden ithalata dayalı biyoteknolojik ilaç tedarik modeli Türkiye için de orta veya uzun vadeli sürdürülebilir model değil. Bu arada  Erciyes Üniversitesi’nden  Prof. Aykut Özdarendeli’nin COVID-19 virüsünü hücre kültüründe izole etmeyi başardığı söyleniyor... Hayırlısı diyelim... Yeni haberleri bekleyelim...

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...