İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Siyaset değil yalaniyet

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

“Siyaset” kökü Arapça “siyasa”dan gelir ve yönetmek, eğitmek, yetiştirmek anlamına gelir. Kelime Bedevi toplumlarda at ve deve gibi hayvanların yetiştirilmesi ve terbiye edilmesi için kullanılmış olup, atları tımar eden kişiye de seyis denilmiştir.

Osmanlı geleneğinde siyaset bir yandan erdemli bir toplum oluşturmak için idare etme (yönetme) sanatı ile ilgiliyken diğer yandan devlete karşı suç işleyen kamu görevlilerini (ölümle) cezalandırarak kamu düzenini sağlamayı ifade ediyordu.

Siyaset ve devlet arasındaki ilişkiyi sağlayan aktörler olarak siyasetçiler bazen, “kişisel ihtiraslarını kamu hizmeti kamuflajı veya ideolojik önyargılarla örten, iktidar peşindeki ikiyüzlüler olarak görülürler”.

Machiavelli’nin(1469-1527), “Prens” adlı eserinde vurguladığı husus tam da budur. Siyasi literatüre giren Makyevelizm, siyasi liderin kurnaz, zalim ve insanları manipüle eden edebilme özelliğine sahip olan, verdiği sözde durmak zorunda olmayan yöneticiye işaret eder. Türkiye’deki yansıması verilen sözlerin tutulmayacağına, tutulmak zorunda olunmayacağına dair şu sözde görülür: Dün dündür bugün bugündür!”

Dün bu gün oldu ama bizim siyasiler Makyevelizm’i çok sevmiş ve benimsemiş olmalılar ki  maalesef,  dün den bu güne geçemedikleri gibi yarınları hayal bile edemiyorlar…

Demokrasinin temel ve olmazsa olmazı olan  seçimlerde, siyasetçilerin  seçmenlerine verdikleri  boş vaatleri, kazanma hırsıyla çevirdikleri entrikaları bireysel özgürlükler içinde görmek mümkün olabilir mi?

Bizdeki siyaset anlayış temelinin yalan, dolan, entrika, adam kayırmacılık,  koltuk sevdası, makam deliliği olmadığını kim ya da kaç kişi söyleyebilir ki?.

Asıl amaç halkın yaşam kalitesini yükseltmek, ülke çıkarlarını dosta düşmana karşı koruyup kollamak, adil bir hukuk düzeni kurmak ve herkese eşit demokratik özgür bir yaşam sağlamak değil midir?..

Öyle ise sırf seçilebilmek ve iktidara sahip olabilmek için milletine türlü yalanlar, vaatler veren siyasetçi kılıklı dalevereci düzenbazlara millete yalan söylemeden dolayı verilebilecek bir cezanın olmayışı ne kadar acı….

Türk milletine yalan söyledi diye, akraba dost akraba kayırdı diye, çevresine, yakınlarına çıkar sağladı diye  ceza alan millet vekili, bakan, başbaşkan, belediye başkanı gören duyan var mı?..

İktidara mücahit söylemleriyle gelip müteahhit olanları, Demokrat gelip kapitalistliği yaşam tarzı yapanları ve siyaseti yalaniyet’e çevirenleri başımızın üstünde taşıdığımız sürece biz bu sulara çok köprü oluruz gibi geliyor bana..

Kısacası; siyaseti yalandan ve ikiyüzlülükten arındırmak zorundayız. Bunu başaramazsak 100 sene sonra bile yine "Dün dündür, bugün bugündür" diyen politikacıların yalanlarıyla avutuluyor olacağımızdan şüpheniz olmasın. Kurtuluşumuz "yalan"ın yerine "doğru"yu ikame edip edemeyeceğimize bağlı. Gerisi lafügüzaftır

 vesselam...

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...