İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Gençleri korkularla yıldıramazsınız

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Boğaziçi Üniversitesine tüm bilimsel, geleneksel ve hukuksal kuralları yok sayarak dışardan bir rektör atanması ve buna itiraz eden gençlerle ilgili yazdığım yazı üzerine destek mesajlarını iletenler olduğu gibi, yine o bildik ifadelerle eleştirenler, karşı çıkanlar da oldu.

Yazıya konu olan olayın içeriğinden çok, biçim üzerinden karşı çıkanların ortak söylemi “gözaltına alınanların çoğu Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi değil, onlar terörist, bu dış güçlerin oyunu” türünden ezberletilmiş ifadeler.

Her toplumsal olayda olduğu gibi, kimi kışkırtıcı provokatörler yapılan protesto eylemini sabote etmek isterler.

Onları bulup çıkarmak, gerektiğinde cezalandırmak güvenlik güçlerinin ve yargının görevidir.

Bu olayda da doğaldır ki bu tür provokatörler olabilir.

Ancak öğrencilere destek için orada bulunan herkesi provokatör ya da terörist diye yaftalamak, öğrencilerin haklı itirazını itibarsızlaştırmaya çalışmaktır.

Kaldı ki, akademisyenlerin yaptığı çok yaratıcı, hiç kimseyi rahatsız etmeyen protesto üzerinden bile komplo teorileri üretenler, her zaman olduğu gibi hiç sorgulamadan iktidara muhalif olan herkesi anında vatan haini! İlan etmeye hazırlar.

Aslında inanıyorum ki, içlerinde birçoğu “ama bu kadar da olmaz canım” diyorlardır ama demokrasinin rafa kaldırıldığı durumlarda iktidardan beslenenlerin eleştiri hakkı olamaz.

Yüksek Öğrenim Kurumu değiştirilmelidir, bu konuda üniversitelerin özgür, bağımsız eğitim yapabilmeleri için kimi yasal düzenlemelere ihtiyaç vardır.” Diyemeyenler, konuyu saptırarak olayı bir beka sorunu haline getiriyorlar.

Kaldı ki öğrencilerin protestoları anayasal, demokratik bir haktır ve güvenlik güçlerinin görevi onları engellemek, baskılamak, orantısız güç kullanmak değil; aksine onların bu masum taleplerini başka alanlara çekmek isteyenlerden korumak olmalıdır.

Sorun rektörün siyasi düşünceleri değil, bu düşüncelerinden dolayı haksız ve adil olmayan bir yöntemle Boğaziçi Üniversitesine rektör atanmasıdır.

Geçmişte belediye başkanlığına, milletvekilliğine layık görmediğiniz birini niye bugün rektör olarak, üstelik usul ve geleneklere aykırı biçimde atıyorsunuz?

Bu kurumda görev yapan sizin düşüncelerinize yakın bir kişi bulamadınız mı?

Eğer öyleyse, asıl üzerinde durulması gereken budur ve iktidar yanlılarının bu konuyu sorgulamaları gerekmez mi?

Daha da tehlikeli olan, Cumhurbaşkanı da YÖK de bu atamaya akademisyenlerden de, öğrencilerden de tepki geleceğini biliyorlardı.

Sanki özellikle bir gerginlik yaratarak, asıl üzerinde durulması, konuşulması gereken gündemler gizlenmeye mi çalışılıyor?

Gençlerin gözaltına alma biçimleri de ayrıca ilginç.

Buradan hem gençlere hem de onları gözleri gibi koruyan ailelerine gözdağı verilmek, toplumda yeniden bir korku iklimi yaratılmak mı isteniyor?

Kuşkusuz bu protestolar sırasında polise hakaret içeren sözler söylenmesini hiçbir yurttaşın kabul etmesi düşünülemez.

Ancak fotoğrafın bütününü görmezden gelip, yalnızca bu konuyu öne çıkararak çarpıtmaya çalışmak da çok iyi niyetli bir yaklaşım olmasa gerek.

Boğaziçi Üniversitesi gibi bir okulu kazanan bu akıl dolu gençlere; ”akıllı ol” diyerek ayar vermeye çalışmakta işin en ironik yanı!

Aynı günlere denk gelen kimi açıklamaları gerekçe göstererek darbe imalarında bulunmak, yeniden eski günlere dönüleceği tehlikesiyle toplumu korkutmaya çalışmak hiç doğru yöntemler değil.

Öte yandan iktidarın balıklama üzerine atladığı anlamsız polemik ve tartışmalardan da uzak durulması gerekir.

Yoksa sözüm ona muhalefet yapıyorum diyen kimi yazar ya da siyasetçilerin anlamsız söylemleri iktidarın ömrünü uzatmaktan başka bir işe yaramıyor.

Kim ne derse desin, gençler bizim geleceğimiz.

Gençliğin karakteristik özellikleri gereği de; daha heyecanlıdırlar, daha çoşkulu, daha atak, daha duygusal, biraz romantik, biraz delikanlıdırlar.

Onların doğasında var olan bu özelliklerini daha olumlu, daha pozitif kullanmaları için de daha özgür ortamlarda yetişmeleri, eğitim almaları gerekir.

Söyleyecek sözü, yapacak işi olan herkes yanlış yapabilir

Cumhurbaşkanı da yanlış yapabilir.

Şimdi tüm yurttaşların amasız, fakatsız, bahaneler aramadan bu yanlış rektör ataması kararına itiraz etmeleri gerekir.

Bu yanlışı görmezden gelip, üç beş kendini bilmezin provokasyona yönelik eylem ve sözlerini öne çıkarıp buradan komplo teorileri oluşturup yeni bir algı operasyonu kimseye yarar sağlamaz.

Sözün özü, iktidar; devleti ele geçirmeye değil, yönetmeye çalışmalıdır.

Yönetirken de katılımcı demokrasiyi işletmek, anayasal hak ve özgürlükleri uygulamak, evrensel değerlere sahip çıkmak, yargı bağımsızlığını gözetmek, adil ve eşitlikçi olmak zorundadır. Gençleri özgür bırakın, okullarına karışmayın.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...