İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Ahlak yoksa sözleşmeler neye yarar?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Vuruyoruz.

Kırıyoruz.

Sokak ortasında öldürüyoruz.

Sahi biz ne ara biz böyle bir halk olduk. Oysa ki önceden herşeyin değeri bilinirdi. Şimdi ise ahlaksızlık diz boyu almış başını gidiyor. Bunlar “bilgisizlik”ten, “kültürsüzlük”ten değil, sorumsuzluktan ve duyarsızlıktan kaynaklanan arızalar. Bildiğimiz halde yapmadıklarımız, uymadıklarımız. O zaman “bilmek” neye yarar?

Hatırlayalım.

11 Mayıs 2011'de İstanbul'da yapılan Avrupa Konseyi Dışişleri Bakanları toplantısında imzaya açılan İstanbul Sözleşmesi'ne, dönemin Dışişleri Bakanı Türkiye adına ilk imzalayan isim biz olmuştuk. Türkiye aynı zamanda 12 Mart 2012'de de, oybirliği ile sözleşmeyi parlamentosundan geçiren ilk ülke olma özelliğini taşıyor. Ama ben farklı bir açıdan değerlendirmek istiyorum.

İstanbul Sözleşmesi’ne birde böyle bakalım.

Ahlak yoksa iman olsa neye yarar vicdan, merhamet yoksa sözleşme çek senet söz kefil neye yarar? Erdem değerleri yoksa bir insanın doktor, mimar, mühendis, savcı, hakim ya da terzi olması ne farkeder?  

Diplomalar meslek sahibi yapar ahlak ise insanı insan yapar. Ben sözleşmelere tabi ki inanıyorum ama inandığım başka bir şey var ki o da ahlaki değerlerin korunmasıdır. 

Kültürümüz nasıl yerle yeksan ediliyor isterseniz beraber inceleyelim.

Eskiden diye başlayan cümleleri sıkça duyarsınız lakin eskiden gerçekten televizyonlarda bu kadar içerik kirliliği yoktu. Bizim ahlaki değerlerimize uygun diziler programlar vardı. Şimdi bakıyoruz ki kimin eli kimin cebinde belli değil. Değerlerimizi değiştirmek için televizyon camının ardında bir savaş başlatılmış gibi adeta.

Örnek vermek gerekirse,

Farmagül’ün suçu ne? Gibi ensest denen ahlaksız  ilişkiyi meşrulaştırmak  yüzbinlerce kişiye izlettiler oysa hiçte masum bir senaryo olmadığı o günde bu günde belliydi. Bu tür ahlaksız ilişkilerin sayısal anlamda ne kadar arttığını araştırırsanız ne tür bir aile faciasına yol açtıklarını göreceksiniz.

Hadi geçmişi bırakalım şimdiye  bakayım. Yasak Elma ve Sadakatsiz gibi dizilerini  herkes iple çekmiyor mu? Malum dizi her oynadığı gün Twitter’da 1. Sırada gündemde yerini alıyor ve  bu gidişle devam da  edecek gibi görünüyor.

Durun daha bitmedi okumaktan pes etme oku bunları ki bizden sonraki nesli kurtarabilmek için çaba göster. Televizyonun en çok izlendiği saatlerde Esra Erol gibi programların içeriğine ne demeli?

İki elti bir olup aynı adama kaçıyor mesela ya da bir kadın ‘Allah’a hamd olsun çocuğum kocamdan değil’ kelimesini kullanıyor. Toplumun geldiği yere bakınız. Programın amacı; bu çocuk kimden ya da aile yapısını bir araya getirebilir miyiz, düşüncesi değil; topluma bunu nasıl normal bir şeymiş gibi gösterebiliriz, düşüncesidir. Toplumun bilinçaltına öyle bir şey getiriyorlar ki ‘Çocuk ondan değil’ kelimesi ya da ‘onu aldattım’ kelimesi çok basit bir kelime gibi görünsün, aşina olsun istiyorlar. Bunu, insanların yaşamının bir parçası gibi göstermeye çalışıyorlar.

Bizi cephede, ilimde ve bilgi de yenemeyeceklerini anlayalar  bu tür oyunları oynuyor olabilir. Şimdi yazsam sayfalara sığmaz bu örnekler uzar gider. Nerde kaldı o Deli Yürekler, masum Türk filmleri…

Bunları yazmaya kalkarsam 5000 bin sayfalık bir kitap çıkar. Ya özümüze döneceğiz yada yok olacağız çünkü bu gidişat hayralamet değil böyle gitmez.

Gelelim çözüme  devlet yönetimi, Rtük  ve bütün yetkililerin bu tür program ve dizileri yasak etmesi gerekiyor. Kadınlarımızın geleceğini teminat altına almak ve onları korumak  istiyorsak önce yapmamız gereken bu. Ayrıca TV programları dediğimiz reyting sonucu oluşan bir şeydir. Bir programın reytingi olmazsa o program kaldırılır. Senin bunun için illaki bir saldırı ya da o programa bir sansür koyman gerekmiyor. Programları izlemezsen zaten o program otomatik olarak kaldırılacaktır. İstese de istemese de kaldıracaktırlar.

Bazı şeyleri fark etmeliyiz. O zaman İstanbul sözleşmesi dahil olmak üzere tüm bu konuları konuşmaya bile gerek duymayacağız.

Şimdi gelin hep birlikte devletimizin, milletimizin bekası geleceği olan çocuklarımıza huzurlu ve güven dolu bir ülkeyi inşa etmek için kolları sıvayalım.

Kalın selametle.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...