İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Pişman ederim

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Bir kere olsun Bülent Ecevit, Süleyman Demirel, İsmet İnönü, Necmettin Erbakan, Ahmet Necdet Sezer ve siyasi donanımına hayran olduğum eski Meclis Başkanı Kamer Genç gibi siyasetçilerden "Anayasa Mahkemesini tanımıyoruz, hukukun üstünlüğüne inanmıyoruz" söylemlerine denk gelmedim.

Hatta; Osmanlı misali devletin kurumlarına akraba-i taallukatlarını atadıklarını, güreşçiyi zorla ekonomist yapmaya çalıştıklarını, müslüman oldukları halde ellerine bir kere olsun Kuran-ı Kerimi alıp siyasete alet ettiklerini, ya da kul hakkı haramdır diyerek birkaç yerden maaş alıp bunu helalmiş gibi yediklerini ve en önemlisi de çamurdan olsun bizim olsun mantığı güderek üniversitelere liyakatsiz rektörleri atadıklarını ne duydum nede gördüm!

Ve bugün bu meclisin başında rahmetli Kamer Genç olsaydı; "Hayırdır beyler! Türkiye Cumhuriyeti Devleti size babanızdan miras mı kaldı?" derdi. (Buna kendi partisi de dahil)
Ki denilmeliydi de!

Çünkü Anayasa’ya sadakatten ayrılmayacağına dair namus ve şereflerini ortaya koyarak yemin eden milletvekillerinin öncelikli görevi halkın hakkını, hukukunu ve çıkarını sağlamaktı.

Aynen; AYM’nin (Anayasa Mahkemesi) iki defa iptal kararı verdiği "Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kânunu Teklifi"nin toplum menfaatine olmadığını düşünülerek kanun maddesini reddetmesi gibi.

Ama şaşırmıyorduk!

Çünkü Anayasa Mahkemesini tanımadığını söyleyenlerin olduğu bir ülkede "onaylanmayan" ‘Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kânunu Teklifi’ni onaylatmak için Mirkelam hızıyla Meclis Başkanlık Divanını toplayıp onaylatanlardan yasal düzenlemeye dayanılmadan, sadece yönetmelikle yapılmasının hukuka aykırı olduğuna hükmeden Danıştay’ı tanımasını beklemek hata olurdu.

Ve bu ülkede;
Muhalefet yapanlar terörist,
işsizim diyenler provokatör,
pazarda yerden yiyecek toplayanlar dış güç,
bildiri yayınlayanlar darbecilikle suçlanırken, halkın iradesiyle seçilmiş bir milletvekilini “pişman ederim” demek bir tehdit değil “sevgi sözcüğü” idi.

Neyse ki Özgür Özel, Sayın Meclis Başbakanının “pişman ederim” sevgi sözcüğüne karşılık aynı sevgi dolu cümlelerle "gel bekliyorum" dememişti.

Yoksa Tekirdağ, Manisa, Manisa Tekirdağ arası kamyon tepesinde seyahat eden “pişman ederim” çiçeklerini sıkça görmek mümkün olurdu.

Şaka bir tarafa da; Güvenlik Soruşturmasının neden gerekli olduğunu son günlerde “pudracı” ve Bağımsız İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’ın “balyalar halinde eurolar” twiti ile görmüştük.

Ve bence güvenlik soruşturması kadar önemli olan diğer bir konu; 600 vekilinin kendisine dokunulamadığı gibi kullandığı aracın ve oturdukları evlerinine dahi dokunulamıyor olmasıydı. Yani siyasal gücün arkasına sığınıp bunu rahatça yapıldığı bir ülkede, birebir siyasal güce sahip birinin bagajında neleri taşıyabileceğini yada evinde neleri bulundurabileceğini düşünmek dahi istemiyorum.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...