İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Marmara yüzümüze tükürüyor!..

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Marmara, deniz olduktan sonra bu zamana kadar hep hor kullanıldı. Çevresinde ne kadar dere, nehir varsa taşıdıkları arıtmasız fabrika atıklarını, şehirlerin kanalizasyonlarını foseptik çukuru olarak kabul etti. Şimdi de artık kabullenemediğini apaçık yüzümüze tükererek belirtiyor.

Marmara’yı asırlar önce çevresinde yaşayan tüm kavimler ve sonrasında da devletlerden Cenevizliler, Bizanslılar, Osmanlı hanedanlığı ve Türkiyemiz hep hor kullanmış ve de o güzelim denize tüm medeniyetler foseptik çukuru olarak bakmış.

Osmanlı hanedanlığı imparatorluğu terk ettikten sonra kurulan Türkiye’mizi o günden bu yana idare eden tüm yönetici ve hükümetler ile Marmara çevresindeki il ve ilçelerin yöneticileri de aynı yoldan devam edip, oranın korunması gerektiğini düşünmeden çukur olarak kullanmayı sürdürdüler.

Yöneticiler ne yaptı?

Cumhuriyet kurulduğundan bu yana günümüz yöneticileri de dahil olmak üzere merkezi yönetici ve hükümetler ile, Marmara Denizine kıyısı olan İstanbul, Tekirdağ, Çanakkale, Balıkesir, Bursa, Yalova ve Kocaeli’nin yerel yöneticileri elinizi vicdanınıza koyun ve Marmara için ne yaptığınızı bir düşünün bakalım, ne görecek ve bulacaksanız. Bunların denizi ve çevreyi korumak adına bir şey yaptıklarını göreniniz bileniniz var mı? Varsa anlatsınlar da biz de bilelim.

Alayınızın kanalizasyonu bu denize akmıyor mu? Son zamanlarda bu konuda hamle yapan İstanbul hariç hanginizde arıtma var?

 Sorumluluk alanınız da kurulan fabrikalara ruhsat verirken hanginiz arıtma tesisinin olup olmadığına baktınız?

Belki bazı tesislerde görünürde arıtma var ama kim, biyolojik, katı ve renk paritesi olan arıtmanın olup olmadığını kontrol ettiniz?

Şimdi denizin isyan edip sayenizde yüzümüze tükürdüğü deniz salyasına müsilaj denildi. Şovlar yaparak sözde mücadele ve temizlik başladı. Kolay gelsin bu uğurda başarılar dilerim.

Şimdi tüm yöneticiler başlarını iki elinin arasına alıp düşünme zamanıdır. Daha dün lerde İmamoğlu, “Bazı semtlerin kanalizasyonlarının direk denize gittiğini yeni öğrendik” demedi mi?

Marmara kanalizasyonlarla doldu, Fabrika ve sanayi kuruluşlarının atıkları ile doldu. Haliç'i temizlemek için oradan çıkartılar çamurla doldu, Marmaray’ın atıkları ile doldu. İşte tüm bu atıklar denizin dibini kapladı içindeki organizmalar birleşti, gelişti, denizin oksijenini azalttı, oksijen azalınca bir zamanlar (Bunu Tarım Bakanlığı’nın eski elemanı ve bu konunun bilenlerinden biri olarak söylüyorum) içerisinde yaşayan 125 çeşit canlı teker teker yok oldu.

Bizim jenerasyonun yaşayanları yani 60-65 yaş üzeri olanlar Haliç dahil Marmara'da Torik,  Palamut, Kalkan, Uskumru, Lüfer gibi baba balıklar başta olmak üzere diğer balıkların yakalandığını bilirler.

Ya şimdi o güzelim deniz yok olunca o adını andığımız ve sadece anılarımızda kalan balıklarımızda terk edip gittiler. Günümüzde Marmara’da az miktarda hamsi. Cılız İstavrit, kıraça, sarıkanat, çinekop onlarda zar zor görünüyor. Bir taraftan denizin hor kullanılması diğer taraftan balıkçıların trol kullanarak denizi kuruttular.

Marmara Denizi çok önemli ve dünyada sadece bir ülkeye ait olan tek denizdir. Hiçbir ülkenin sınırları içinde kendine ait denizi olan başka bir ülke yoktur.

Bu durumda bile onun kıymetini bilemedik. İşti şimdi Marmara Denizi kıymetini bilmeyenlerin ve kendini hor kullananlara inat isyan edip onların sayesinde “Müsilaj” denilse de tümümüzün yüzüne tükürüyor.

Çare ne?

Şova gerek yok. Bilim insanlarının önerilerine harfiyen uyulmalıdır.

Denizin süpürgesi sayılan Deniz hıyarı’nın avlanması yasaklanmalı ve üretimi için gereken önlemler alınmalı.

Evlerdeki musluklardan başlamak üzere denize ve derelere giden her atık için arıtma kurulmalı.

Hiç kimseye, yandaşa, yoldaşa taviz vermeden denize, derelere atık bırakanlara acımadan gereği yapılmalı her atık üretene mutlaka tam arıtma tesisi kurması zorunlu hale getirilmeli, yapmayanlara ruhsat verilmemeli, tamamlamayanların ruhsatları iptal edilmelidir.

Kanaldan vaz geçilmelidir

En önemlisi yıllar önce başlayan polemikten başka bir arpa boyu gidilmeyen Kanal İstanbul’dan vaz geçilmeli. Buraya harcanacak kaynak yerel yönetimlerinde desteği ile Marmara’nın tümünü kapsayacak şekilde acil olarak kuşaklama projesine alınmalı.

BU proje ile Marmara Denizine dökülen tüm atıklar her yönden bir araya toplanıp tam arıtmaya tabi tutularak elde edilen su tarımda ve kullanma suyu olarak ta kullanılır hale getirilmeli. Böylece ülkemizde hüküm süren kuraklıktan nasibine alan tarım arazilerimizin sulanmasıyla verimde de artış sağlanmış olur.

Sonrasında Marmara canlanır, her tarafı pırıl, pırıl olur ve adeta iç deniz görünümünden çıkarak ülkemizin havuzu haline gelir. Yok olmuş balıklar yeniden canlanır çoğalır ve ülkemizde bolluk ve güzellikler başlar. Kanaldan vaz geçileceği için de İstanbul da olacak kargaşa yok edilmiş ve dolayısıyla Marmara bu nedenle de kurtulmuş olur.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...