İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Bitmesi ve gitmesi gerekenler

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Bugünler de birileri “bitti bitti herşey bitti” diyerek mahzun bakışlarını atıp hüzünlenmekte. Birileri de “yok bitti bitti, bitmedi” diyerek edebiyat yapmakta. Bittiğini söylediğinin bittiği ne ola ki? Kimler neyin nasıl bittiğinin ifade edip söylemekte? Yaşam biz olmadan da vardı, bizsiz de devam etmekte; biz sadece onun belli bir süresinde onun enerjisinden yararlanan koşullar elveriyorsa yeni enerjileri açığa çıkarıp tüketmekteyiz ve kaç nesildir bu devam etmekte. Sözden önce eylem/hareket vardı, söz onu dile getirdi. Yaşam hemen her gün ve her an hızla geçip gitmekte ve tükenmekte. Yaşamı/anı dolu ve yararlı olarak yaşamak için bir sonra ki günün hazırlığını yapmalı. Toplumsal varlık olunmasıyla sorumluluk daha da artmakta ama bir o kadar da başka birinin sırtından geçinme ve daha fazla sahip olma hırsı yalan, baskı ve şiddeti doğurdu. Yaşamda sonradan uydurulan ayrıcalık ve farklılık egemenlik anlayışını güçlendirdi. Egemenlik hırs ve sahip olma dürtüsü ceberut kurumsal yapı devleti karşımıza çıkardı. Dün olduğu gibi bugünde adliye ve hukuk ile ilgili kurumların önünde teraziyi görmekteyiz. Terazi neyi anlatır? Eşitliği hakkaniyeti. Dün olduğu gibi bugünde hukuk ve adli sorunlarda hakkaniyet ve eşitlik var mı? Toplumsal yaşamda sahip olma hırsı üretim aletleri ve ilişkilerin farklılaşmasıyla biçimsel değişikliğe uğradı, özünde emek ve sermaye ya da ezen ve ezilen ilişkisi hala var. Sahip olma hırsı, doğal sınırları ortadan kaldırdı, kalemle kâğıda sınırlar çizdi. Birilerinin sahip olma hırsıyla elde ettiği variyeti paylaşmamak için korkudan yaptığı aşılmaz denilen surlar/setler aşıldı yıkıldı. Yine de birileri hala bugünde sınırlar çizmekte, surlar/setler yeniden yapmakta. Yaşamda bir avuç sayıdakilerin sahip olma hırsıyla elde ettiği variyet devasa boyuta ulaşırken, açlık ve yoksulluk sınırında ücret/maaşla geçinmeye çalışanların devasa sayıda olduğu hep unutulmakta. Terazi ne ekonomide ne de adliyede eşit; eşitsizliğin eşitliği topluma kader/alın yazı diye yansıtılmakta. Sahip olma hırsı baskı ve şiddet yaşam alanlarını daraltmakta, içtiğimiz suyu, içimize çektiğimiz havayı, ekip biçtiğimiz toprağı daraltırken toplumsal yaşamı çekilmez hale getirdi. İçtiğimiz su, genzimize çektiğimiz hava kirletilip bitirilmekte, sabır tükendi, taşları bile çatlattı; eşitsizlik hat safhaya geldi. İktidarı elinde bulunduran güçler topluma sabır telkin etmekte, eşitliği getireceklerini bildirmekte. Oysa yıllardır gelende gidende hatta yirmi yılı aşkın iktidarda olanda kendileri olduklarını unutmakta. Toplumun ekonomik yaşamdaki eşitsizliği giderek büyümekte, adaletteki hak arama baskı, şiddet ve ceza ile karşılığını bulmakta tüm bunlara rağmen sabır istenmekte. Sabır taşı çatladı. Yaşantımız da biten sabır, biten hukuksuzluk ve biten güven var. Bitmesi gereken birilerinin asalak gibi yaşamı, bitmesi gereken baskı, şiddet ve sürgün, bitmesi gereken açlığa ve yoksulluğa tahammül, bitmesi gereken kader ve sabır. Oysa kimileri kalemiyle, kimileri yaptıkları işle bitmesi gerekene taze kan vermekte biçim değiştirmekte, bitmesi ve gitmesi gerekenler yeni biçimlere bürünmekte.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...