İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Dil bayramı

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Mustafa Kemal Atatürk, 26 Eylül 1932’de 1.Türk Dil Kurultay’ını topladı.

Ne fena bir sabah. İzel, kollarımın arasında. Hemen yanıbaşımdaki komidinin üstünde cam bir küllük. İçinde ölü izmaritler ve yeni yaktığım can çekişen bir sigara var. Yerde boş bira şişeleri. Güneş bütün bu berduşluğa inat odaya düşmüş. Sol omzumu yakıyor. Sağ omzumda İzel var. Şanslı bir günüm ama 1 saat sonra işe gitmem gerek. Kaşlarımı kaldırıp, kapitalizme ve her türlü izme içimden okkalı bir şekilde sövüp doğruldum. Sigaramdan kederli bir duman çekip söndürdüm. İzel'i öptüm ve kalktım. Banyodaki aynada kendimle yüzleştim. Çirkin bir adama göre oldukça şanslı idim. Seni hergele diye kendime takılıp yüzümü yıkadım. Gömleğimi giymeye çalışırken birkaç kez düğmeleri yanlış ilikledim. Nihayetinde giyinmeyi başardığımda kahve yapmak için mutfağa gittim. Ketıldaki suyun kaynamasını beklerken Anıl diye seslenen, İzel'i duydum.
Evet sevgilim.
İşe mi gidiyorsun?
Maalesef.
Gülümsedi. Eliyle öpücük yollayıp tekrar yatağa gömüldü.
Ah benim güzel bebeğim... Ketıldan tiiiinnnn diye bir ses geldi. Suyum kaynamıştı işte. Kahvemi alıp gidecektim...
Aklımın içinde MFÖ çalıyordu sonra;
Biraz uyku, biraz deniz. Bütün isteğim buydu. Bodrum, Bodrum...
Ve evden çıkmış Avcılar'dan metrobüse yürüyor, tepemdeki güneşe ve gündüzlere sövüyordum.
"Nasıl anlatsam, nereden başlasam. Bodrum, Bodrum..."

Kısa kısa notlar

Keder, yenilgi ve hayal kırıklıkları. Hepsini omuzlamış yürüyorum. Güneş tepemde. Eylül bile serinlik bahşetmiyor. Dudaklarımda biçimsiz yakılmış bir sigara. Yol nereye gidiyor bir fikrim yok. Kimbilir belki bir yolum bile yok. Dudaklarımda tükenmekte olan bir sigara. Vay canım.

Size kim "bu sabahların bir anlamı var" dedi bilmiyorum. Ama benim bildiğim en büyük anlam. Anlamsızlığın bizzat kendisi. Geç otur yanına bak. Bir acı kahvesini iç. Anlatsın dursun. Sizi temin ederim dostlarım;hiçbir şey anlamayacaksınız.

Mutluluğun bile hırsızları var. Yoksa bu kadar mutsuzluk mümkün değil. Kesin biri mutluluklarımızı çalıp kaçtı.

Eylül kafası
Havaların soğuması iyi bir şey diye düşündü Kamil… Güneşli uzun gündüzlerin yerini rüzgarlı, bulutlu ve hafif yağmurlu havaların alması mükemmel bir şey diye düşündü Kamil…
Artık güneşten enerji alıp jeotermal bir şekilde çalışan makineler misali insanlar “güneş, keyif” etiketleriyle fotoğraf paylaşamayacak, budalaca tebessümlerini suratlarına yapıştıramayıp, “çok soğuk” diye şikayet edip duracaktı…

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...