İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Hiçlik

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Nasreddin Hoca’ya sormuşlar: “Kimsin?” “Hiç” demiş Hoca, “hiç kimseyim.”

Dudak bükülüp önemsenmediğini görünce, sormuş Hoca: “Sen kimsin?”

“Mutasarrıf”ım demiş adam kabara kabara. “Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasreddin Hoca.

“Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam…

“Daha sonra?..” diye üstelemiş Hoca. “Vezir” demiş adam.

“Daha daha sonra ne olacaksın?”

“Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”

“Peki ondan sonra?”

Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp “Hiiiç.” Demiş

“Hoca, daha niye kabarıyorsun be adam, demiş ...

Ben şimdiden, senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım.

Eskilerin her işinde bir hikmet vardı. Onlar ilim ile ahlakı buluşturup arif olma yolunda ilerlemeye çalıştılar. Kimileri arif oldu, kimileri o yola hayatlarını adadılar, kimileri ise sadece muhibban oldu..

Biz gelelim günümüze, her geçen gün kazanma, yükselme ve lüks hayat gösterişi için koştukça koşuyoruz. Öyle koşuyoruz ki freni patlamış kamyon gibi… Ne sağımıza ne solumuza bakıyoruz. Sadece koşuyoruz. Bu arada Stefan Zweig’ın, Amok Koşucusu kitabı aklıma geldi.

Hikayede , başarılı ve kendi çapında bilinen bir doktorun, bir anlık gurur ve kibrine yenik düşüp nasıl pişman olduğunu görüyoruz. Yardım edebileceği bir insana yardım etmemenin verdiği pişmanlıkla her şeyini geride bırakıp nasıl “Amok Koşucusuna” dönüştüğünü görüyoruz. Bir doktorun çırpınışını ama geç kalışının nasıl hayatının amacı haline dönüştüğünü…

O amaçsız, kimseyi görmeden koşmanın nasıl olduğunu, saygın bir insanın o gülünç duruma düşerken nasıl bu kadar hedefinden sapmadığını görüyoruz. Çünkü onlar, sadece isimlerinin önüne arkasına uzun uzun bir şeyler eklemenin derdindedirler de ondan. Ama unuttukları bir şey var hırs ile yola çıkanlar helak, aşk ile ( sevgi, hoşgörü, yardımseverlik ve mütevazılık ile) yola çıkanlar muvaffak olurlar.

Bu gidiş nereye? Alelacele nereye koşuyoruz? Kime ve nereye yetişmeye çalışıyoruz? Artık biran durup tefekkür etme, nefsimizi hesaba çekip, giden ömür, geçen hayat ve bir daha gelmeyecek fırsatları ne zaman hatırlayacağız? Desinler hastalığından ne zaman kurtulacağız? İş işten geçince mi eyvah diyeceğiz?

Bugün toplumdaki sorunlardan birisi de amacı, hedefi, bilgi birikimi olmayan kişilerin "Amok Koşucusu" gibi amaçsız bir şekilde etrafına, yaşanan olaylara bakmadan koşmasıdır. Ve bu tür insanlara sorduklarında ne yapmak istiyorsun? Şunları şunları yapacağım şu olacağım. Sonra? Bunları bunları yapıp bu olacağım. Sonra? Sonrası yok işte diye böbürlene böbürlene cevap verirler.

Daha kendini tanımayan, keşfedemeyen insan ne olursa, nereye gelirse gelsin hep yolun başındadır.

Aslında yolun başı da sonu da aynıdır. İnsanlar bir şeyler olma derdine düştüklerine gözlerine perde iner. Ne önünü görürler, ne sağını, ne de solunu… Sadece ben şu oldum, bu oldum diye övüne övüne söyler dururlar… Farkında değiller ama onlar hala yolun başındalar…


 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...