İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Kadına yürümek!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Neden kadına, çocuğa, hayvana şiddet arttı diye hayırlanıyoruz? Günlük konuşulan ve yazılan dil üzerinden bakarsak, bu sorularımızın cevaplarının bir kısmı orada kendini gösteriyor. Ne oldu da argo diye tabir ettiğimiz kelimeleri olağanmış gibi benimsemeye başladık?

    

Örneğin; Artık bir kadına aşık olunmuyor. Bir kadınla ilişkiye başlamak, ya da flört etmenin anlatımı; “Kadına yürümek/düşürmek” olarak ifade ediliyor.
Kadın neden giderek değersizleştiriliyor diye dert yanıyoruz ya, sadece dil açısından bile bakınca anlamak zor değil. İzlediğiniz bir filmin veya okuduğunuz aşk temalı bir kitabın içinde bu sözcükler geçse  etkilenerek sayfalarını çevirebilir miydiniz?    

Nazım’ın 1934 yılında yazdığı şiire gidiyor aklım...
“Seni sevmek benim içimde, toprağı, suyu, güneşi, hayatı ve fikri sevmekle birbirine karıştı. Sen ciğerlerimdeki nefes, gözlerimdeki ışık, kalbimdeki çarpıntı ve beynimdeki düşünce gibisin. Neyi düşünürsem seni düşünüyorum. Neyi görsem seni görüyorum.”
Aşkın, sevginin, saygının olmadığı yerde ne sanat, ne müzik, ne felsefe, ne de edebiyat yapılabilir.
“Ey büt-i nev eda” dan, “bir bahar akşamı rastladım size”lerden, geldik buralara...

Örneğin; “Çarpılmak” kelimesi. Çekiciliğe kapılmak olarak, ya da cezaya çarptırılmak gibi cümlelerde kullanıldığında ait olduğu yere yakışıyor. Siyasi dilde ise güvenilen bir makamın, toplumun bir kısmının uğradığı zararı ifade etmek için kullanımı şık olmuyor.

“Çökmek”... Dizlerin üzerine çökülebilir. Dağa duman çöker, sabaha sessizlik çöker/veya bedenin çöküşü ifade edilebilir. Mala veya eşyaya çökmek diye bir ifade de söylemlerde hiç hoş durmuyor.
“Anırmak/havlamak” gibi hayvansal sesler gurubunun insanlar için kullanılmasına ise yorum yapamayacağım.

Avazı çıktığı kadar bağırarak konuşan, ağzından çıkan sözlerin kabalığının farkında olmayan insanlar giderek çoğalıyor. Ses elemanını tokatlayanı bile görmüş olduk!
Bazen televizyonda ya da bilgisayarda bir şeyler anlatırken izlediğim insanlara bakıyorum. Sesi kapatıp sadece yüzüne baktığımda, damarlanmış bir boyun, kısılmış gözler, kurşun gibi ağır olduğu belli olan kelimelerin fırlatıldığını görüyorum.
Toplumda artan öfkeyi görmemek imkansız!
Tartışma programları da öyle. Herkes “ben, benim fikrim”diye tutturuyor, ne karşısındakinin düşüncesine  saygısı var, ne de anlamaya çalışıyor. İşin garip tarafı da, birbirlerine bile anlatamadıklarını milyonlarca insana anlatmaya çalışmaları...
Bütün bunlar kültür, dil, medeniyet diye ifade edebileceğimiz birçok şeyden hızlıca uzaklaştığımızı ispat eder nitelikte değil mi?

İnsanlar düşünceleri ile söyler, sözleri ile düşünür. “İyi düşünen, iyi anlatır.”
Sevgiyle kalın

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...