İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Hz. Ömer adaleti ve siyasilerimiz!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Geçtiğimiz günlerde Gazete İstanbul'da yayınlanan 'Belediyenin iki aracı hacizde altına lüks araba çekti' başlıklı haber için Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar Silivrili gazetecilere açıklama yapmış.

Açıklamasında bu haberin tam anlamıyla gerçekleri yansıtmadığını iddia eden Işıklar bir de 2. Halife Hz. Ömer'in meşhur mum hikayesini anlatarak 'ben belediyenin işlerini yaptığımda makam aracıma, özel işlerim için ise kendi arabama binerim benzini de tabi ki cebimden karşılarım' demiş.

***

Özcan başkan ile kuşkusuz hikaye konusunda yarışma niyetinde değilim.

Benden daha fazla okuyan ve gezen (o hemen hemen her hafta sonu yurt dışına çıkarken ben ayda senede bir çıkıyorum) Özcan başkana ben de Hz. Ömer'in iki meşhur 'Çocuklarına Taş Kaynatan Kadın Hikayesi' ve 'bir Yahudinin arsasına el koyan Şam Valisi hikayesi'ni hatırlatmak istedim.

***

Hz. Ömer'in yardımcılarından İbni Abbas'in bizzat anlattığı 'Çocuklarına Taş Kaynatan Kadın Hikayesi' kısaca şöyledir.

İbni Abbas soğuk ve dondurucu bir kış gecesi evden çıkıp yürürken o sırada kendisi gibi karanlık sokaklarda Hz. Ömer'in de tek başına yürüdüğünü görüyor.

Issız gece, etrafta kimse yok, in-cin top oynuyor, soğuk insanın içine işliyor da bir halife bu şartlarda neden boş sokaklarda dolaşıyordu acep!

Beraber kısa süre yürüdükten sonra Hz. Ömer yaverinin merakını gideren açıklamayı yapıyordu. Geceleri şehrin sokaklarını dolaşarak halktan herhangi birisinin bir derdi, bir sıkıntısı yüzünden uykusuz kalıp kalmadığını anlamak, için her akşam yürüdüğünü söylüyordu.

Yürüyerek şehrin biraz dışında bir evin önüne geliyorlar. İçerde ağlayan çocuk sesleri var. İkisi birlikte eve girerek selam veriyorlar ve üç çocuğun ağladığını gören Hz. Ömer 'bu çocuklar neden ağlıyor' diyerek evin kadınına soruyor.

Kadın; 'Ah be oğlum sen o kaynayan tencerede yemek mi pişiyor zannediyorsun. Yavruları avutabilmek için çakıl koydum tencereye; durmadan kaynatıyorum. Pişirecek hiçbir şey yok. Bu gördüğün yavrular benim, anasız babasız yetim torunlarımdır. Oğlum, kocam ve kardeşlerimin her biri bir muharebede şehit düştüler. Evin geçimini temin edecek bir erkeğim yok. İşte böyle aç ve perişan kaldık. Soylu bir aileden varlık için büyümüş ve yokluk nedir hiç bilmemiş bir kızı olduğum için kimseye gidip halimi anlatmaya, el açıp bir şeyler dilenmeye de yüzüm tutmuyor.' diyordu.

Şam Valisi Sad b. Ebi Vakkas'a adaleti tek cümlelik mesajla anlattığı hikayede ise kısaca şunlar geçiyordu.

Kente yapılan bir camiyi genişletmek için vali bir Yahudi'nin arsasına el koyuyor. Arsanın sahibi Hz. Ömer'e valiyi şikayet ediyor. Hz. Ömer valiye yazdığı “Bilesin ki, ben Nuşirevan’dan daha az adil değilim.” mesajında halkın develerini çaldıkları için oğlunu, vezirini ve tercümanını asan Kral Nuşirevan'ı hatırlatıyor.

Kral Nuşirevan'ın bu hikayesini çok iyi bilen Şam Valisi Sad b. Ebi Vakkas durumun ciddiyetini anlıyor ve hemen Yahudi'nin arsasını geri veriyordu.

***

Şimdi bu iki hikayeden sonra Hz. Ömer adaletine vurgu yapan sevgili başkan Özcan Işıklar'a hatırlatmak isterim.

Ah be Özcan başkan; keşke günümüz siyasileri de Hz. Ömer gibiler kadar adil, merhametli ve dürüst olsalar.

Halkı açken gözlerine uyku girmese.

Haksızlığa uğrayanın hakkını hemen teslim etseler.

Görevlerini yaparken herkese eşit mesafede olsalar.

Kamunun çıkarlarını kendi çıkarları üzerinde görseler.

Çalarken, çırparken, savururken yakalanmamak korkusu yerine bu yapılanın yanlış olduğunu, yapmamaları gerektiğini bilseler.

Onları o göreve getirenlerin yalvar yakar getirdikleri yerine kendilerinin seçmenlere yalvararak o göreve geldiklerini göz ardı etmeseler.

Bir başkasına yaptıkları yanlışın (Tıpkı Kral Nuşirevan'ın hikayesinde olduğu gibi) kendilerine de bir gün yapılma ihtimalini düşünseler.

...

İnan o zaman en çok biz gazeteciler huzur buluruz.

Hergün yolsuzluk, haksızlık, hırsızlık haberleri yerine güzelliklerden, sevgiden dostluktan bahseder haberler yazarak işimizden daha büyük keyif alırız.

***

Bu arada kısa bir not: O'nun döneminde İslam Orduları güçlenmesine, büyümesine, Müslümanlar çok fazla ülkeyi ele geçirmesine rağmen İkinci Halife Hz. Ömer, İran'lı bir köle tarafından şehit edilmiş.

Anlayacağınız ne yaparsanız yapın, nasıl yaşarsanız yaşayın, kim olursanız olun; bir bakıyorsunuz gün gelir hiç saymadığınız bir köle bile sizin hayatınıza son verebiliyor. 

- - - -

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...