İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Çırağın çocukları...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Bir toplumun aynasıdır toplumsal ahlak 10 senede elde edilen bir değer yargısı değildir. Nesiller boyu yavaşça oluşan bir kültürün sentezidir.

Adam sendecilik, egoizm, rant ve korku ahlaki erozyonun en önemli etkenleridir.

Salgın döneminde, ya aç kalırsak korkusuyla market yağmalamaya kadar varan girişimlerimiz ve en son yaşadığımız yağ savaşları toplumsal olarak yaşadığımız öz güven eksikliğiyle birlikte ahlaki erozyonun en belirgin özelliğidir

Salgında yaşadığımız “luppo” sendrumu ve Türkiye 1. yağ savaşları öğretisi kıtlığın kapıda değil her daim içimizde oluşundan değil midir?

Oysa biz komşusu açken tok yatmayı Ar sayanlardandık bir zamanlar ne de çabuk değiştik?...

Belki de bir kâbus senaryosudur yaşadıklarımız. Bireyselliğin ve toplumsallığın aynı anda yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeninin dayatıldığı, yozlaşmış toplumun modernlik veya ileri görüşlülük adı altında en ince ayrıntısına kadar kurgulanmış bir senaryonun bize yaşatılan sahneleridir yaşadıklarımız...

Hatırlar mısınız;

Daire şeklinde yere çömelen çocuklar ve ayakta elinde mendil olan bir tanesi. çocuk koşarken elindeki mendili birisinin arkasına bırakır, bu esnada; “yağ satarım bal satarım, ustam ölmüş ben satarım” diye başlar "zambak zumbak dön arkana iyi bak" diye gittikçe hızlanan tempoda tekerleme söylerdik .

 Ustası ölüyor malum, çırak nedense oynaya güle, coşkuyla hemen satmaya başlıyor yağı, balı. o da yetmezmiş gibi zavallı ustasının kürkünü bile satıyor. ustanın kimi kimsesi yok. tek yakını yanındaki çırağı. çok da sevmiş belli ama çırağın aklı fikri parada pul da nerden baksanız vefasızlık….

Sizce usta öldükten sonra çırağın "artık ben satacağım, rantı ben yiyeceğim" veya " ilkem yok ki, oy satarım" şeklinde uyarlanmışını oynamıyor muyuz hep birlikte?

Belki de biz bu çırağın-çırakların çocuklarıyız. Ne dersiniz?

Kısacası ahlak değişkendir.

Dönemin şartlarına göre eğilim gösterir. 100 yıl önce ayıplanan bugün kabul görebilir.

Ya da tam tersi.

Bu sebeple yaptığınız her davranışta insan olmanın erdemini hatırlayın ve vicdanınıza kulak verin. kimseyi incitmemek, rahatsızlık vermemek, ben merkezli olmamak iyidir.

Kısaca empati önemli bir ahlaki kılavuzudur.

Yani anlayacağınız bırakın yağı, balı, kürkü satmayı ustanızın yasını tutun vefa gösterin. Gösterin ki insan olmanın erdemini yaşayalım hep birlikte…

İyisi mi ben türkülerimi dinleyeyim siz de yargılayıp asın bencilliğinizi ve boş kaygılarınızı, set örün ahlaki erozyonlara karşı.

Örün ki, çırağın çocuklarından olmadığınız anlaşılsın..

Böyle parsel parsel eylemişler dünyayı
Bir dikili daştan gayrı ne'm kaldı?
Dost köyümden ayağımı kestiler
Bir akılsız baştan gayrı ne'm kaldı?
 

Padişah değilim çekim oturam
Saraylar kurup da asker yetirem
Armağanım yoktur dosta götürem
Gözlerimde yaştan gayrı ne'm kaldı?

Mahzuni Şerif'im çıksam dağlara
Rast gelsem bir avcı vurmuş merala
Doldur tüfeğini beni yarala
Hayatıma borçtan gayrı ne'm kaldı?

VESSELAM….

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...