İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Başlarken

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Çok kıymetli Damga okurları, bundan sonraki haftalarda, bu köşede, ülkemin gündemiyle ilgili fikirlerimi sizlerle paylaşacağım için çok mutluyum. Bana bu fırsatı veren değerli insan, Gazete Damga’nın imtiyaz sahibi Mehmet Mert Beyefendiye çok teşekkür ediyorum.

Kırk yıllık öğretmenlik hayatımın son yirmi yedi yılını idarecilikle geçirdim. 1981 yılında, Niğde Çamardı Lisesi'nde başladığım meslek hayatıma, Çamardı Yelatan Ortaokulu, Trabzon Arsin Lisesi, Zeytinburnu Mensucat Santral Lisesi ve nihayetinde 2019 yılının ekim ayında Bağcılar Mehmet Niyazi Altuğ Anadolu Lisesi'nden emekliğe ayrılarak nokta koydum. Bu süreçte memleketimin eğitim sorunlarına çok kafa yordum. Eğitim konusunda dünyadaki gelişmeleri yakından takip ettim. Dünyada örnek olarak gösterilen Finlandiya eğitim modeliyle alakalı birçok kitap okudum.

Geçmişte, “yakaladığın yerde eğit” düşüncesinin en iyi örneği olan, “Ali Okulları” diye tabir ettiğimiz askerde eğitimin, aydınlanma çabalarımıza katkısını hep takdir ettim. Askeri kışlalarımızın, bir eğitim yuvası gibi faaliyet göstermesi Anadolu’muzun aydınlanması açısından çok önemli bir çabaydı. Bunu görmemezlikten gelmek onlara haksızlık olur düşüncesindeyim.

Ülkemizin öğretmen yetiştirme konusunda dünyanın rol model olarak alabileceği Köy Enstitülerinin hangi amaçlar için kapatıldığını hep sorguladım. Başta köylerimiz olmak üzere toplumumuzun aydınlanmasını kimlerin istemediği konusuna kendimce yanıtlar aradım.

Görev sürem boyunca eleştirsem dahi yürürlükteki yasalara hep saygılı davrandım. Çünkü mevcut yasalara uymamanın ülkede kaoslara yol açacağını aklımdan hiçbir zaman çıkarmadım. Ünlü düşünür Montaigne’nın dediği gibi: “Kanunlar doğru oldukları için değil kanun oldukları için yürürlükte kalırlar.” felsefesi bana hep mevcut kanunlara saygılı olmayı öğretti. Değişmesinin toplum için daha yararlı olacağını düşündüğüm kanunları yüksek sesle dillendirmeyi de kendim için toplumsal sorumluluğummuş gibi algıladım ve algılamaya da devam edeceğim.

Tecrübelerimi kimseyle yarıştırmak gibi bir niyetim asla olmadı ve de olmayacak ama gördüğüm yanlışları eleştirmeye ve çözüm konusunda önerilerde bulunmaya hep devam edeceğim. Bunu ülkeme borcummuş gibi hissediyorum.

Köşemin adının “Kar Suyu” olmasını neden istediğime gelince: Türkçemizde “Kulağına kar suyu kaçırmak” diye bir tabir vardır ya, ben de okurlarımın kulağına kar suyu kaçırmak istediğimden bu başlığı kullanmamın çok isabetli olacağını düşündüm. Okurlarımın soran, sorgulayan ve tespit ettikleri konularda çözüm önerileri sunan bireyler olacağına gönülden inanıyorum.

Yazılarımla ilgili görüş ve önerilerinizi benimle paylaşmanızın sonraki yazılarım için birer öncü kuvvet olacağını şimdiden belirtmek isterim.

Yazılarımda birlikte olabilmek umut ve dileğiyle herkese merhaba.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...