İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Çin’e bağımlı olmak

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Henry Kissinger’i tanıyor veya duymuşsunuzdur mutlaka… Kissinger, Ulusal Güvenlik Danışmanı (1969-1975) ve Dışişleri Bakanı (1973-1977) olarak iki Başkan Richard Nixon ve Gerald Ford dönemlerinde görev yaptı… 1969-1977 arasında ABD‘nin dış politikasına yönelik tüm kararları neredeyse tek başına almış ve her iki başkanı ikna etmiş ve yönlendirmiş biridir…

1994’te yazdığı ‘Diplomasi‘ isimli kitabı şöyle başlar… ‘O anki bir doğa kanunuymuş gibi, her yüzyılda tüm uluslararası sistemi kendi değerlerine göre yeniden biçimlendirecek kuvvet, irade, entelektüel ve moral güce sahip olan bir ülke ortaya çıkmaktadır.‘ Yani her yüzyılda küresel baskın bir devlet çıktığını işaret ediyor..


1990'ların ortalarında da ABD gücünün zirvesindeydi… Henry Kissinger o günlerde de şöyle diyordu… ‘Jeopolitik bir bakış açısından Amerika, Avrasya'nın devasa kara kütlesinden çok uzakta bir ada... Avrasya'nın iki ana alanından birinin, yani Avrupa veya Asya'nın tek bir güç tarafından hakimiyeti, ABD'nin bir gün karşı karşıya kalabileceği stratejik tehlikenin en iyi tanımıdır.‘

Çeyrek yüzyıldan daha fazla bir zaman sonra Kissinger’in işaret ettiği her iki olgu gerçekleşiyor... Çin, hem ABD'yi yakalamaya çalışıyor, hem de küresel güç olma yolunda adımlarını siyasi, ekonomik, bilimsel her türlü alanda atıyor. Karada, denizde, uzayda, Pasifik'te ve Avrasya'nın iki alanında hakimiyet kurmayı hedefliyor… Bu gelişmeler ABD’yi bir ticaret savaşından daha fazla endişelendiriyor…


Çin ayrıca 'Made in China 2025' programıyla teknolojide, hammaddede, komponentlerde, dijital donanım ve yazılım ürünlerinde, savunma endüstrisinde kendine yetebilen bir ülke olmayı hedeflemekte… 2049'da Çin Halk Cumhuriyeti '1. Yüzyıl'ını tamamlayacak. Çin Komünist Partisi'nin 20. Ulusal Kongresi’nin de '2. Yüzyıl'ın inşası' konusuna odaklandığı görüldü… Sanki Kissinger’in kitabının girişinde işaret ettiği gibi…

Bu gelişme ABD’nin yanısıra yaşadığım Almanya’yı da çok endişelendiriyor… Askeri güvenliği ABD’ye emanet olan Almanya, yıllarca enerji güvenliğini Rusya üzerine, ihracata dayalı refahını da Çin’in üzerine kurmuştu… Ülkede, ‘Rus gazına bağımlılığın zararını gördük, şimdi aynı hatayı Pekin ile yapmayalım‘ sesleri her gün daha fazla yükseliyor artık…


Alman Şansölye ise bir yandan Bugün Çin, beş ya da on yıl öncekiyle aynı değil.. Sadece Çin değil, dünya da değişti… ekonomik bağları koparmak doğru değil‘ diyerek onları yatıştırıyor… Diğer yandan da Asya-Pasifik bölgesinde Vietnam, Singapur, Endonezya, Malezya gibi yeni ticaret partnerleri arıyor… Tabii bu kolay değil… Çin geçen yıl üst üste altıncı kez Almanya’nın en büyük ticaret ortağı… Örneğin VW tüm satışlarının yüzde 40’ını Çin’de yapıyor. Mercedes Benz de geçen yıl Çin’de 760 bin araç sattı.

Askeri strateji dehası ünlü Alman General Carl von Clausewitz savaşta sadece her saldırının değil, aynı zamanda en kötüsü olursa geri çekilmenin de iyi hazırlanması gerektiğini yazar… Alman şansölyenin Çin'den geri çekilme hazırlığı, planı var mı acaba derseniz… Alman patronları ikna etmesi çok güç gözüküyor…

Çünkü Çin'de yaklaşık 5000 Alman şirketi faaliyet gösteriyor… Almanya'da 1,1 milyon istihdam, Çin ile ticarete bağlı. Geçen yılın verilerine göre, VW’nin gelirinin yüzde 37.2, Mercedes Benz’in yüzde 32.2 ve BMW’in yüzde 31,7, Adidas’ın yüzde 13’ü, Siemens’in yüzde 13,2 ve BASF’in yüzde 15,3’ü Çin’den geliyor. Alman sanayiinde kullanılan ara ürünlerin yüzde 46'sının Çin'den geldiği belirtiliyor. Siz ne diyorsunuz... Almanya Çin'den kopabilir mi...

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...