İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Ebabil

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Özgür Özel; “Hep tanıdığınız ‘Ebabil’, ‘Derin Hareketler’, ‘İBB Kandil Kadrosu’ hesaplarının yönetildiği gizli kanallar ve o kanalda hazırlanan içeriklerin 8 bin trole servis edilen bilgileri var. Yalanı buluyorlar, 8 bin trole talimat veriyorlar” diye konuştu. (Basın)

Hukukçu Ruşen Gültekin de “Bu iddialar doğruysa Türkiye’nin artık bir hukuk devleti olmadığının tescil edileceğini” kaydetti. (Basın)

Görünen o ki halk arasında “Ak Troller” olarak bilinen yapı gerçekte “Ebabil harekâtı” imiş.

“Ebabil” kelimesi bazı müfessirlerce Kur’an-ı Kerim’de yer alan Fil suresinin 3. ve 4. ayetine dayandırılır. Belli ki “Ebabil” kelimesi özel olarak seçilmiş.

Bakalım bazı müfessirler ayetleri nasıl çevirmiş:

Cemil Sâid (1924): “Ânlara karşı Ebâbîl dinilen kuşları gönderüb de başlarının üzerine semâdan işâretleri hâvî taşlar yağdırmadı mı?”

Abdullah-Ahmet Akgül: “Hani onların üzerine (sürü sürü) ebabil kuşlarını (ve uçan intikam araçlarını) yollamıştı.”

Ali Bulaç: “Üzerlerine ebabil (sürü sürü) kuşlarını gönderdi.”

Elmalılı: “Saldı da üzerlerine sürü sürü kuşlar (Ebâbil)”

İsmail Yakıt: “Üzerlerine sürüler hâlinde (ebâbîl) uçanları (tayran) göndermedi mi?”

Mahmut Kısa: “Öyle ki; üzerlerine sürüler hâlinde azap kuşları gönderdi.”

Diyanet İşleri Başkanlığı (yeni): “Üzerlerine balçıktan pişirilmiş taşlar atan sürü sürü kuşlar gönderdi.”

Görüldüğü üzere Diyanet mealinde “Ebabil” kelimesi geçmemektedir. Bazı müfessirler de Ebabil sözcüğünün bir kuş cinsi değil, kuş sürüsü anlamında olduğunu iddia etmektedirler:

Prof. Dr. Mehmet Okuyan: “Üzerlerine sürü sürü kuşlar göndermişti.”

Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk: “Gönderdi üzerlerine sürüler halinde kuş”

Prof. Dr. Edip Yüksel: “Onların üstüne kuş sürüleri gönderdi.”

Ebabil kelimesini Fil suresi meallerine kim ya da kimler eklemiş bilmiyoruz ancak bu kuşların, düşmanların üzerine “pişirilmiş, işaretlenmiş, sert taşlar” atan “intikam ve azap kuşları” olarak anlamlandırıldığını görüyoruz. Buradan esinlenen İçişleri Bakanlığı danışmanı, Ebabil harekâtı adı altında 8 bin kişiden oluşan bir “azap kuşları/trol sürüsü” oluşturmuş; iktidarı eleştiren her kişi ya da kurumun üzerine hakaret, küfür ve tehditler yağdırtıp, hatta tâbir yerindeyse bir de yargı sopası savurmaktaymış.

Burada şöyle düşünmek mümkün mü? “Ebabil harekâtı” laik Türkiye’den taraf ve iktidara muhalif halka karşı düşmanca bir tutum sergilemek üzere planlı bir şekilde oluşturulmuş bir yapı olabilir mi?

Aynı ülkenin evlatlarını birbirine düşman ederek iki safa ayırmak hedefi üzerine oturtulmuş bir yapı olabilir mi?

Kafalarında yarattıkları “düşman”a, kurdukları bu yapı aracılığıyla “azap edip, intikam alıyor” olabilirler mi?

Birlikte İstiklâl Savaşı vermiş bir halkın iktidar üzerinden böylesine birbirine düşman hale getirilmesi kimlerin işine geliyor? Kin ve nefret tohumları çok eskilerden günümüze, en tepelerden ekiliyor.

Ne demişti “şair” (!) “Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin dâvacısı bir gençlik…”

Ülkeyi yönetenler aynı sözlerle ortaya çıkmamışlar mıydı?

“Kinine ve dinine sahip bir nesil” yetiştirmek; “surda bir delik açmak” ifadeleri iktidar mensuplarının dilinden düşmüyor. Acaba sur dedikleri Laik Türkiye Cumhuriyet’i olabilir mi?

Ebabil kuşlarını bir tarafa bırakalım ve İslam’a gelelim.

Ne demek İslam?

“İslam, barış ve esenlik dinidir. Çünkü İslam dininin adı, ‘selâm’ yani ‘esenlik, barış ve kurtuluş’ kökünden gelir. ‘es-Selâm’ da aynı zamanda Yüce Allah’ın isimlerinden biridir. ‘Barış ve esenlik sahibi olan, kurtuluşa erdiren' anlamına gelir. Müslüman, ‘selameti ve barışı seçen’ kimsedir… İşte yeryüzünde huzuru, barışı, karşılıklı saygı ve güven ortamını oluşturmak da İslam’ın gayelerinden biridir.”*

Neredeyse her sokağında bir cami yükselen bir ülkede, 24 saat “din” baskılayan iktidar mensuplarının halk arasına trol ordusu salıp kin ve nefret tohumları saçması İslam dinine sığar mı?Madem çok dindar bir iktidar tarafından yönetiliyoruz biz de Kur’an ile konuşmaya devam edelim. Bakalım ne diyor Yüce Allah:

“Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe girin.” (Bakara,208)

“Fitne öldürmekten daha tehlikelidir.” (Bakara,191)

Bu ayetlerden haberdar olmadıkları düşünülebilir mi?

Neden bir milletin fertleri nefret orduları ile birbirlerine düşman ediliyor?

**

Yıllardır güzellikleri ve güzel duyguları yaşayamaz olduk. Birbirine selamsız, birbirine duyarsız, maddiyatçı; “sen ocusun, sen bucusun, sen iktidar karşıtısın” suçlamaları ve saldırıları arasında savrulup giden; tenceresi ve cepleri boş, geleceğe dair umudunu yitirmeye başlamış mutsuz yığınlar yaratıldı.

Gelin, “kinine” değil, sevgisine sahip çıkan; birbirine saygı gösteren bir millet yaratalım…

İşe, aramızda selamı ve hoşgörüyü inşa ederek başlayalım.

Birbirimize kim ya da ne olduğumuz üzerinden değil, önce insan olduğumuz bilinciyle yaklaşalım.

Bizim Ebabil kuşlarımız sert taşlar değil sevgi ve hoşgörü taşları atsın; inadına ve ısrarla…

*Ayet çevirileri “www.kuranmeali.com” sitesinden alınmıştır.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...