İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

PİYANONUN DÖRT ELİ

YAYINLAMA:

Anneannesi ılık yumurtayı avuçlarına bırakırken elleri birbirine karışırdı. Ellerinde yumurtayla baş başa kaldığında, acemice tutmaya çalışır, bu sırada anneannesinin gülen gözleriyle kendisini takip ettiğini de fark ederdi. O günlerde yumurtanın ılık oluşunu ellerin sıcaklığından olduğunu sanırdı. Yumurtanın tepesini dikkatlice kırar, bir dikişte içerdi. Boş yumurta kabuğunu anneannesine vererek, yeniden minik adımlarıyla üst kata tırmanırdı. Yatak odasına girdiğinde kardeşlerinin hala uyuduğunu görürdü. Anneannesinin seslenişini her yerde ve her zaman bir tek o duyardı:

Canan!
Çocukluğunda adıyla çağrıldığı seslenişler, hep ahenkli gelirdi. Anneannesinin seslenişindeki sevi ve saygıyı bilirdi. Ayrıcalıklı olduğunu da!

Elindeki kitabın yere düşme sesiyle irkildi. Eğildi. Çocukluğuna yolculuğa sebep olan kitabı yerden aldı. Yeşil çuha kumaşla kaplı, yatay formdaki kitaba gülümsüyordu. Bugününe taşıdıklarını sevindi. Sayfaları iştahla çevrilsin diye hazırlanmış kitabı okşadı. Rastgele bir sayfasını açtı. Senfoni müziğinin notalarını okumaya başladı. Hafızasının ve işitme duyusunun yardımıyla, sayfaları çevirdikçe müziği dinleyebiliyordu. Yanlış nota basmaktan çekinmeden, notaları melodili okumaya başladı. Sekiz notalık açılış hareketinin geriliminde, ikinci piyanistin şüpheli atağında eksiksiz oluşuna hayran oldu. İki ayrı insana ait olan ellerin birbirine karışarak piyano üzerinde dolaşmasını hayal etti. Dört elle çalınan müzik, insanın arkadaşlık ederek, birlikte yaşadığı müzikti. Çalınan eser hakkında, çok şey anlatılıyor olması, doğal bir sonuçtu.

Senfonik müziğin dört el çalmaya en müsait tür olduğunu düşündü. Dört el için orijinal besteler literatürünü hafızasında taradı. Schubert sonatları, Fa Minor Fantazi, Macar Stilinde Eğlencelik, La Major Rondo. Hepsi de orkestraya yakın eserlerdi. Belki de orkestrayla icra edilme imkanı olmadığından, piyano için yazılmışlardı. Kim bilir?

Brahms sonrası modern dönemde, ses renginin egemenliğini korumak adına dört el piyanodan vazgeçildiğini hatırladı. Tempo ve dinamiğin kendi keyfine göre değiştirilmesinin ne kadar sınırlayıcı olduğunu düşündü. Partneriyle bağlantısını kaybetmenin önemini hisseti. Düetin tek renkli mahrem alanından alınıp, piyano sesinin geçici tınılarında ritim dengesini aramak, nasıl kolay olabilirdi ki!

Dışarıda kalmamak, diye mırıldandı.
Dışarıda kalmamak için eserin metnine ve yönergelerine uyulması gerekiyordu. Gerekliliğin olduğu yerde gerçeklik olabilir miydi? Katı bir iş bölümüyle kendilerine siper edilen piyano ile müzik yapma geleneğinin serüveni, yine sanatçının ellerinde korunacaktı. Acemi bir sanatçının ellerinde olsa da hiçbir topluluk, o aceminin yerini dolduramazdı. İki kişinin birbirine seslenişindeki sevi ve saygının yerini hiçbir şey alamazdı.

Yeşil kaplı kitabı, bir çocuğun ellerinde hayal ederek yerine koydu. Seslenişin, sevginin, saygının paylaşıldığı, yeni müzik yolculuklarına çıkacak minik kalplere emanet etti. Özlemle, anneannesinin elleriyle buluştu.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...