İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Yaralıyım…

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Önceden güneşi gördüğümde sahile koşardım.

Kitabım, kahvem, keyfim ve kâhyamla.

Geç kalmışçasına hızla sandalyemi kurardım.

Denizi karşıma alır, sohbet ederdim.

Derdim varmış gibi,

Dalga dalga dökerdim içimi.

O da sessizce dinler, bazen dalgalarıyla kükrerdi.

Meğer kızıyormuş, sendeki dert mi der gibi…

Anlayamadım.

Kendiliğinden şiirler mırıldanırdım.

Uydururdum o an ki ruh halime göre.

Bilemezdim…

Mısraların gelecek dair olduğunu.

Şimdiler hiç içimden gelmiyor.

Günaydın denilince bile tuhaf oluyorum.

En son rakı içtiğim o güne de kızgınım.

Hüzün içimi sarmalanmış vaziyette…

Bakışlarım düzenli olarak ıslak.

Dokunsalar ilk defa yağmasını istemediğim yağmur taneleri gibi boşalacaklar.

Utanıyorum zorunlu gülümsememden.

İnsanların yüzlerine bakmaktan.

Kimselere görünmeden geldiğim iş yerimden, bir an önce evime gitmek istiyorum.

Olur ya duyar, açar belki gülümserim diye telefonun sesini de kapattım.

Bazen yemek siparişi verirdim. Hepsini sildim rehberimden…

Stokladığım tüm balıkları kedilere verdim.

Elbette yine bahar gelecek te galiba kalbim uzun bir süre hep üşüyecek…

Yaz gelse de, ”çocukluğumu, şehrimi kaybettim” haykırışları kulaklarımdan gitmeyecek.

Duygusal halimden hiç bu kadar nefret etmedim.

Önceden arada bir çiçekleri, doğayı yazar, birilerinin bam teline dokunurdum.

Şimdiler de yazarken gözlerim doluyor.

Arada bir ekranı görebilmek için gözlerimi kuruluyorum.

Keşke bazıları gibi duyarsız olsaydım!

Umuruma almadan akşamları rakı içseydim.

Şarkılar dinleyip, timsah gözyaşları döküp, sabahlara kadar sanal sohbetlere eşlik etse idim!

Süslenip görüntülü görüşmelere katılıp, üzülmüş gibi davranabilseydim!

Nasılsa yalan değil mi dünya, yarın her şey unutulmayacak mı?

Diğer felaketler, depremler gibi!

Oralarda,

Gözlerde yaşlar kurumuyor.

Bebekler ısınamıyor.

Kuşlar kanat çırpmıyor.

Bacalar tütmüyor.

Karanlık aydınlanmıyor.

Günler geçmek bilmiyor.

Paramparça yaralar kanıyor!

Dokun tenime doktor, hastayım, yaralıyım!

El ver devlet baba, yastayım!

Çok bilenler şimdi cevap verin.

Kabuk bağlar mı yaralarım…!

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...