İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Türkiye’nin fotoğrafı olsaydı, nasıl olurdu?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Depremin getirdiği acı ve üzüntü bitmiş gibi, seçim günü hızla yaklaşırken birden siyaset gündemi değiştiriverdi. Masalar kuruldu; kimler oturdu, kimler kalktı derken, biz bu ülkenin bahtsız ve kederli halkının payına da her zamanki gibi “haram geceler” düştü.

***

Şöyle geriye bakıp yakın geçmişe göz attığımda, son üç yılımızı düşündüm. Daha geriye gitmeye cesaret edemedim doğrusu!

Bakın mesela son üç yılımız ekranlarda pandemiden ölenlerin, entübe olanların, iyileşenlerin, aşı olanların, olmayanların tablolarına bakarak geçti. Maske dağıtımında yaşanan sorunlar, evlere kapanmalar, insanlardan köşe bucak kaçışlar ve bütün bunların getirdiği ruhsal travmalar...

Sarılmayı, kucaklaşmayı, çarşıya, pazara gitmeyi bile özlemiştik.

Bu sırada basında, ekranda en çok gördüğümüz yüzler, başta Sağlık Bakanı Fahrettin Koca olmak üzere, bulaşıcı hastalıklarda uzmanlaşmış tıp doktorları ve profesörlerdi.

Bütün ülke ölüm korkusu içinde yaşadık.

***

Pahalılık ve kapanmaların getirdiği hareketsizlik ile zora düşüp kapanan büyük küçük işletmeleri izledik. Ve tabi bunlara bağlı olarak işsiz kalan, göç eden insanları.

Hes kodları, seyahat izin belgeleri, fiilasyon ekipleri, hastalığın varyantları gibi hayatımıza bir sürü yeni şey girdi. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak dedik. Size göre nasıl bilmem ama bana göre olmadı da...

***

Yaşadığımız bu sıkıntılı süreçler tablolara da yansıyor bu arada;

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) geçtiğimiz şubat ayının sonlarına doğru, 2020 ve 2021 yılına ilişkin ölüm istatistiklerini açıkladı. Burada intihar ederek yaşamına son verenlerin sayısındaki artış oldukça düşündürücü.

2020 yılında intihar sayısının 3 bin 703 iken, 2021 yılında bu sayının 4 bin 158’e ulaştığı belirtiliyordu. Şehirlere göre sıralamada ise İstanbul, İzmir, Ankara başı çekiyor.

***

2021 yılında İstanbul Ekonomi Araştırması da bir anket yapmıştı. Bu sonuçlarda, gençlerin yüzde 83’ü ailesinin ekonomik durumundan endişe ettiğinden bahsediyor, yüzde 29’u da geçinme zorluğu içinde olduklarını belirtiyordu. Ayrıca yüzde 61’i de daha iyi bir yaşam için başka yerlere göç etmek istiyordu.

Bu tür anketler her yıl belli dönemlerde yayınlanıyor. Peki bunları araştırıp tespit ettikten sonra durumu iyileştirmek ve bu sorunları gidermek için ne yapılıyor?

Hiçbir şey!

***

Pandemi bitti mi, bitmedi hala bilmiyoruz ama 6 Şubat tarihinde yaşadığımız deprem her şeyi unutturdu. Ve biz yine, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak diyoruz.

Bu defa Sağlık Bakanlığı ve tıp doktorlarının boşalttığı sahneyi, jeoloji mühendisleri dolduruyor. Sağlık tablolarının yerini haritalar, fay hatları alıyor. Sabahtan akşama kadar olmuş, olacak depremlerle uykusuz ve endişeli geceler geçirmeye başlıyoruz.

Ve sonuç değişmiyor; Bütün ülke yine ölüm korkusuyla yaşıyoruz.

En temel sorunumuz yoksulluk!

Genellikle insanların somurtkan fotoğrafı yoktur. Fotoğrafarın çoğu mutlu anlarda çekilir. Çünkü mutluluğu bulmak o kadar zordur ki insan o anları saklamak ister.

Depremde kaybettiğimiz insanların yıkılan evlerinin enkazından çıkartılan, mutlu günlerde çekilmiş gülümseyen fotoğrafları da var. Ancak şimdi o fotoğrafların altına yazılanlar hiç gülümsetmiyor!

Peki, Türkiye’nin fotoğrafı olsaydı nasıl olurdu?

Annesinin saçları elinde yeni doğmuş bir bebeğin fotoğrafı mı?

Evinden hiçbir şey almadan çıkmış, evi yıkılmış bir kadının sıcak bir ekmeği, temiz bir şişe suyu getirecek kişiyi beklemesi mi?

Enkaz altından saatler sonra çıkarılan bir kadının “param yok, beni özel hastaneye götürmeyin” diyecek kadar zorda olması mı?

Hangisi Türkiye’nin fotoğrafı olurdu?

***

Yarın sabah uyandığımızda nasıl bir gündeme uyanacağımızı bilmiyoruz ama değişmeyen tek şey ekonomi. Eriyen maaşlar, pazarda markette her gün artan fiyatlarla geleceğe endişe ile bakıyoruz.

Sağlıkla ilgilenirken ekonomiye boş veriyoruz, ekonomi ile uğraşırken sağlığa boş veriyoruz, siyasetle uğraşırken depremi unutuyoruz!

***

Bahsetmeden geçemeyeceğim;

“Yaşamınızdan memnun musunuz?” başlığı altında, TÜİK bir anket yapmış.

“Yapılan bu ankette, eğitim durumuna göre en mutlu olan gurup kim biliyor musunuz?

2022 yılında en yüksek mutluluk oranı yüzde 52,7 ile ilkokul mezunu gurubu.

İlköğretim, ortaokul mezunu bireylerde bu oran yüzde 46,3.

Devamında ise yüzde 51,7 ile bir okul bitirmeyenler, yüzde 48,2 ile lise ve dengi okullardan mezun olanlar olarak tablolara yansımış.

Sevgiyle kalın

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...