İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

"KOMEDYEN" BİLE MUZ SANATINA GÜLDÜRMEYE YETMEDİ

YAYINLAMA:

Maurizio Cattelan’ın 120 bin dolara alıcı bulan duvara yapıştırılmış “Komedyen” adını verdiği muz eseri çok konuşuldu.

Bu bir anlamda popüler sanatın artık ticari faaliyetlerden ve Instagram’dan ayrı okunamayacağı anlamına da geliyor.

Çünkü bu eser 120 bin dolara alıcı bulamasaydı bugün ne sosyal medyada en çok konuşulan konu olurdu, ne de Cattelan’ın ismini kimse duyardı.

Hatırlayın, Bedri Baykam’ın “Boş Çerçevesi” de Murat Ülker tarafından 125 bin dolara satın alınmamış mıydı?

Üzgünüm ama sanatı ticari sektöre esir eden ve karşılığında sosyal medyada meze malzemesi yapan bu “hiçlikleri” konuştuğumuzdan sanatın üzerine kocaman bir bant yapıştırmamıza da ramak kaldı.

***

Bugün “Dadaizm” adı altında konuştuğumuz her şey popüler sanatın bir öznesi haline geldi, bundan kaçış olamayacağı da çoktan belliydi aslında.

Öyle ya, bugün gündemde kendine yer bulan her “sanat eseri”, eserden öte bir tür “ilginçliklerden” ibaret.

Bu durum mahalle baskısını da beraberinde getiriyor tabii, en çok yapılan yorumlardan biri de “Cattelan’ın bu yaptığının kimsenin aklına gelmeyeceğinden ötürü sanat eseri” sayılması…

Velhasıl, bundan ziyade “muzun ve bantın” 120 bin dolara alıcı bulmasını konuşuyoruz, David Datuna’nın mideye indirdiği “Komedyen” adlı eseri değil.

Ya satılmasaydı, duvarda öylece kalsaydı, hangimizin bundan haberi olurdu?

Bir bakıma sanat eleştirmenleri de haklılar, bu camia öyle Ortodoks kalıplara bağlı ki banta ve muza anlam yüklemeyene ve bunu eleştirenlere “sanattan anlamıyorsun” göz belertmeleriyle bakmayana ekmek yok.

Bugün, 120 bin dolar sadece Cattelan’ı değil, sektörü de besliyor ve bu sektör artık ister istemez ticaretin konusu haline geliyor.

***

Son birkaç yıldır İstanbul Bienal’inde de durum aynı.

Bugün büyük kalabalıklar oluşturan Bienal sergilerine de çoğu kişi Instagram’a post ya da story atmaya gidiyor.

Bu sergilerde hangi eser gerçekten sanatsal olarak eleştiriliyor ya da anlam buluyor?

Sadece dünyada değil, Türkiye’de de sanat zürafa kafasının önünde fotoğraf kuyrukları oluşmaya başlayınca bitmişti.

Şimdi ise ticarete ve popüler kültürün batağına saplanan bu sektörü kurtarmak için “hiçlikleri” kavramsallaştırıp anlam yüklüyorlar, her ne kadar bu çaba beyhude olsa da…

Umarım bundan başarılı bulduğum Ahmet Güneştekin etkilenmez, “Hafıza Odası” sergisini en kısa zamanda ziyaret edeceğim.

Küçük detaylar hayat kurtarır!

Türkiye’de sağlık 17 yılda çok gelişti, sağlık problemim olduğunda devlet hastanelerini tercih ediyorum.

Geçenlerde bunun için Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gittim, hastayla ilgilenme kusursuz.

Gelgelelim, doktor kapısı önünde kaosu engelleyecek, doktorun içerden hasta ismini çağırarak içeriye çağırma işlemini sona erdirecek olan her kapının üstünde var olan ekranların çalışması.

Var ama doğru dürüst çalışmıyor, oysa bunlar düzgün bir şekilde çalışıyor olsa kimse doktor odasına direkt dalmaz.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...