İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

ATİLLA DORSAY'I DİNLERKEN

YAYINLAMA:

Uzun koridorun bir tarafında yeme içme yerleri alabildiğine dolu, oturacak yer yok. Hemen karşısındaki söyleşi salonları boş denecek kadar kimsesiz. CNR Expo 7. Söyleşi ve Kitap Fuarına girdiğimizde öncelikle bu vahim manzara yüzümüze çarptı.

Bizden önceki konuşmacı, Atilla Dorsay’ı dinleyenlerin sayısı bizleri üzdü. Hayatını, film, roman ve edebiyat eleştirmenliğine adayan, seksen yaşındaki bu ayaklı kütüphaneyi dinlerken ister istemez üç metre ötede telefonlarına dalmış, tüketen kalabalığın dibindeki yalnızlığımızla yüz yüze geldik.

Ülkemiz insanının ürettiği romanlar, filmler, hikâyeler ve buradaki karakterlerin özelliklerini, yanı başımızdaki kalabalığın uğultusuna rağmen bir film şeridi tazeliğinde ve sade bir anlatımla keyifle dinledik. Gönül isterdi ki çok zor yetişen böyle değerlerin, sözlerine ve bu sözlerin taşıdığı mananın derinliğine daha fazla kişi kulak versin.

Sadece bir sinema eleştirmeni, yazar, gazeteci ve mimar değil; alanının filozofu olan üstadın iletişimdeki nezaketi ve davranışlarındaki zarafeti de hayran olunacak düzeydeydi. Bir kez daha anladık ki sinema; toplumun geçirdiği badireleri, verdiği mücadele ve ödünleri anlatan ve toplumsal gelişimin perdeye yansıyan bir halidir.

Atilla Dorsay; Galatasaray Lisesi ve Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (Mimar Sinan Üniversitesi) Yüksek Mimarlık Bölümü’nden mezun olmuş, çalışkanlığıyla dikkati çekmiş, düşünmeye, üretmeye, yazmaya ve yazılanları değerlendirmeye yönelmiş. Bugüne kadar yazdığı 54 kitabında sinema ve roman eleştirileri, toplumsal yaşam kültürü, şehircilik ve mimari gibi konulara yer vermiş. Birçok sivil toplum kuruluşunda aktif yönetici olan, televizyon ve radyo programları yapan üstat; Legion d’Honneur - Palmes Academiwues Nişanı, TDK Basın Ödülü ve çeşitli festivallerde birçok ödüller almış.

ÜRETENLER VE TÜKETENLER

Bir tarafta okuyan, düşünen, yazan, konuşan, eleştiren ve üreten diğer tarafta tek kelimeyle tüketenler. Üretenlerin hızla azalmasına karşılık tüketenlerin hızla çoğalması, dünyanın temel sorunu olmaya aday bir konudur. Gününü yaşayarak tüketenlerin kalabalığı ve gürültüsü, yarınları düşünerek üretenleri çoktan gölgelemiş bulunuyor. Bu temel insani sorun, bizim coğrafyamızı da etkilemeye başlamış durumda.

Bugün yeryüzünde yaşanan savaşların, maddi sebeplerle yersiz ve yurtsuz bırakılan insanların, açlıktan ölenlerin, giderek çoğalan kimsesizlerin, dağılan ailelerin kısacası hızla tırmanan insani krizin temelinde tüketen bir insan modeline yönelmenin etkileri, baş sıralara oturmaktadır.

Zira günümüz dünya insanı, gününü gün etme derdine girmiş ve tüketmeye odaklanmış bir canlı olmaya hızla yönelmiştir. Birlik ve beraberliğin adresi olması gereken aile, kavga ve gürültünün merkezi haline gelmiştir. Ezici bir çoğunluğunu aile şirketlerinin oluşturduğu işletmeler, insan ilişkileri ve geçimsizlik nedeniyle hızla dağılmaya başlamıştır. Toplumlar ise inanç ya da ırk gibi çeşitli alt kimlik ayırımlarıyla birbirlerine düşen ya da düşürülen bir resim vermeye başlamışlardır.

Oysaki insan olarak sınırlı bir zamanımız var belki ama kurumların ve özellikle devletlerin yaşam sürelerini uzatmamız mümkündür. Bunun için kurumların ve devletlerin her açıdan güçlü olmaları çok önemlidir. Bu gücün; düşünen, soru soran, eleştiren ve üretenlerin sayısını çoğaltmaya bağlı olduğu açıktır.

Kendi coğrafyasındaki bütün olumsuzluklara, tezgâhlara, uluslararası oyunlara, entrikalara rağmen varlığını, birliğini ve bütünlüğünü koruyabilen devletimizin bunu sürdürebilmesi için daha fazla düşünmemiz, akıl yürütmemiz, çok çalışmamız ve üretmemiz şarttır. Ümidi ve tevekkülü yitirmeden daha fazla çalışmanın ve üretmenin derdiyle dertli bir insan, aile, kurum ve devlet olmak ulusal varlığımızın en önemli garantisi olacaktır. Kuşkusuz toplum olarak aldığımız yol önemlidir ama almamız gereken yol daha da önemlidir. Bunun için hayat koridorunun, tüketen yanından üreten yanına doğru geçmemiz elzemdir.

İstanbul CNR Expo 7. Söyleşi ve Kitap Fuarı ve İskenderun Kitap Fuarındaki söyleşi ve imza günümüze katılan dostlarımızın samimi yüzleriyle buluşmaktan keyif aldık. Hepsine gönülden teşekkür ederiz.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...