İstanbul
Parçalı az bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

EKSİK OLAN NEDİR?

YAYINLAMA:

Bu gün yine, geçtiğimiz hafta yazdığım yazılardan gündemi anlatan özet bir bölümünü buraya aktararak başladım. Başladım çünkü; yazılacaklar neredeyse aynıdır.

Durumu bir eleştiri malzemesi olarak kullanan uzmanların karabasan gibi üzerimize çöken ve hep tekrarlanan eleştirilerinden bıktım. İnancımı da tükettim.

Bırakın rakamlarla oynayarak gündem yaratmayı. Salgın korkusuyla morali çökmüş, yarınından endişeli olan toplumun gününü kurtarabilmek için bir seyler yapın.

Ne söylenirse söylensin, bir gerçek var ki; Bilim Kurulu’ndan gelen bilgiler doğrultusunda Bakanlıkça açıklanan sonuçlar var ortada. Ve ne olursa olsun, resmi ağızlardan açıklanan bu bilgilere inanmak zorundayız. Aslolan ise; görevlerimizi eksiksiz, olabildiğince özenle yerine getirebilmemizdir.

Dünyanın birçok yerinde, salgınla ilgili “ikinci dalga” söylentilerinin gündeme gelmeye başladığı, Dünya Sağlık Örgütü’nden gelen resmi açıklamalardan, salgının oldukça ciddi bir konumda olduğunu herkes anlamalı

Burada asıl önemli olan; resmi makamlarca alınan ve mutlaka uygulanması istenen önlemlerin mutlaka uygulanmasında asıl görevin bizim sırtımızda olduğudur. Korunma için mutlaka alınması gereken önlemelerin, öncelikle bizler tarafından, eksiksiz uygulanmasıdır. İş başa düşmüştür. Bunu asla unutmayalım.

“Toplum olarak yapmamız gereken birçok kez daha vurguladığımız bu önlemleri hiç aksatmadan ve ihmal etmeden mutlaka uygulamalıyız.

- Evden dışarı çıkarken mutlaka, takmamız gerektiği gibi; ağzımızı ve burnumuzu tamamen kapayacak şekilde maske takmalıyız.

- Sokaktayken, sosyal mesafeye mutlaka dikkat etmeliyiz.

- Gerekmedikçe; kapalı, havasız ortamlara girmemeliyiz. Girersek de fazla kalmamalıyız. Zorunlu olmadıkça toplu taşıma kullanmamalıyız veya kullandığımızda kendimizi dezenfekte edecek önlemimizi mutlaka almalıyız.

- Düğünlerde, toplu yemek organizasyonlarında, her ne şekilde olursa olsun, çok gerekmedikçe yoğun kalabalıkların olduğu; kutlamalar yapmamalı veya bu tür organizasyon ve toplantı ortamlarından uzak durmalıyız.

- Hijyene dikkat etmeliyiz. Dezenfaktan ve limon kolonyası gibi koryucuları mutlaka yanımızda bulundurmalıyız. Ellerimizi sık sık dezenfektan veya kolonya ile temizlemeliyiz. Hemen sonrasında veya fırsat bulabildiğimizde ellerimizi 15-20 saniye süreyle iyice sabunlayarak bol suyla yıkayarak temizlemeliyiz.”

Yapılması gereken çok nettir. Pandemi döneminde en etkin mücadele; bizlerin bireysel olarak yapacaklarımıza kalmıştır. Görünen o ki; salgın ile mücadeleden ancak böyle galip çıkabiliriz.

Bu arada ekranlarda, var olan duruma, eleştirel yaklaşmaktan ziyade, “korona travması” yaşayan halkın bu durumunun psikolojik tedavisi konusunu öne çıkaran; bilgi, kamu spotu ve sürekli tekrarlanan anoslarlarla ortadan kaldırılmasına katkı verin. Eleştirmek, işi yapıyor-yapmıyor ortamına taşımak yerine var olanın tedavisine çare olacak açıklamalar tercih edilmeli.

Yapılanlarda mutlaka etsikler vardır. Mutlaka daha iyisi yapılmalıdır. Ama bir gerçek var ki; Salgının gelecek günlerde nerelere varacağı konusu hala kocaman bir soru işaretidir. Doğru ama; geleceğe hazır olabilmemiz için bugünümüzü iyice saran, korku, moral ve direnç düşüklüğünü mutlaka giderebilmeliyiz. Burada en büyük görev; Halk Sağlığı uzmanlarımıza düşüyor. “Şu yapılmıyor”, “şu eksik” veya “bilgiler gizleniyor” gibi eleştirel söylem deformasyonlarına ortam yaratmayalım. Spekülasyonlardan beslenecek ortamlardan kaçınalım.

Unutuyoruz! “Sorun” olarak gösterilen, ne yapacakları konusunda kafaları karışık olan 65 yaş üstüler, böyle giderse, koronadan değil, bu yanlış uygulamalar var olan hastalıklarına çare bulamadıkları için hayatlarını katbedecekler. İlk akla gelen neden 65 yaş üstülere uygulanan kısıtlamalardır. Kafelere gitmeyen, barlara, toplu oturulan ortamlara girmeyen, pazara, merkete, AVM’lere gitmeyen, sadece park, bahçe ve deniz kıyısı gibi boş alanlarda, hava alabilmek için dolaşabilen 65 yaş üstülere reva görülen bu kısıtlamalar çözümün ilk tercih nedeni midir? Bir kez daha düşünelim!

“Bireysel önlemlerimizi aksatmayalım. Tüm bunları yaparken, salgının başlangıcından beri canlarını dişine takarak mücadele eden iyice bunalan sağlıkçılarımıza da çok yardımcı olacağımızı unutmayalım.”

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...