İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

SALGINLA SAVAŞTA İŞ BAŞA DÜŞMÜŞTÜR

YAYINLAMA:

“Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur” demişler. Öyle de oldu. Ağustos ayı içindeki söylentiler, uzman görüşleri, fazlaca rahata erdiğimiz bir yaşam biçiminin içinde olduğumuz gerçeğini yüzümüze çarpmıştır... Bu rahatlıktan hızla kurtulup mutlaka kendimize gelmeliydik. Hep söylenen, o tehlikeli üç ayın ilki olan eylüle girişimiz pek de görkemli (!) oldu. Geçtiğimiz hafta şunu yazmıştık;

“Eylül ayına girerken endişelerimiz için fazlaca beklememize gerek kalmamış. Salgında sözünü etmeye bile korktuğumuz durumun içine doğru balıklama daldık bile (!). Bu beklenen birinci dalganın ikinci pik noktası mı?, yoksa beklenen eylül sendromu mudur bilinmez ama, bir süredir uzmanların dilinden düşüremedikleri durum kapımızı çalmanın ötesinde evlerimize girdi bile. Son günlerde hızla yükselme eğilimindeki vaka sayısı ve uzunca bir süredir 20’li rakamlarda stabilleşen vefat eden hasta sayılarının, son birkaç hafta içinde, hızla, kırklı, ellili rakamların üstüne ulaşarak hızlı bir yükselme eğilimine girdiğini Sağlık Bakanımızın açıkladığı raporlarda görebiliyoruz;

Kayda geçen bu gelişmelere beklenen eylül sendromu mu demeli?

Var olan durumda, Ankara’daki vaka artışının Çin’in Wuhan kenti ile özdeşleştirilmesi endişenin ürkütücülüğünü gösteriyor.

Görünen o ki; bazı kısıtlamaların daha sert olarak uygulanması öncelikle düşünülmelidir. Son günlerdeki gelişmeler bunu gösteriyor.

Endişe, salgın ile yarışıyor.

Nedenlerini, özellikle 65 yaş üstülerde veya vatandaşın eksiklerinde mi aramalı?”

“Pandemi döneminin şu an gelinen noktası nedir”i anlayabilmek için çok uzağa bakmaya gerek yok. Anadolu’nun, başta Ankara olmak üzere birçok ilinde, beklenen o salgın dönemini yaşadığımız gerçeğiyle her gün karşı karşıyayız. Yukarıda dile getirdiğim gibi, Ankara’nın salgında şu anki durumu, bu aşamada nerelerde olduğumuzun en net göstergesidir. Son gelen haberlere göre, alınan önlemler ve bunların içinde öne çıkarılarak özellikle vurgulanan kısıtlamalar durumun ne kadar ciddi olduğunun yansımasıdır..

İçişleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığınca açıklanan önlemler, 81 ilin Valiliklerine gönderilen zorunlu uygulama ikazları, birinci dalganın ürkütücü ikinci pik noktasının içinde olduğumuzun ve yaklaşan kış aylarıyla nasıl birleşeceğinin habercisidir.

Bu aşamada en gerekli koruma önlemlerini almak ve de uygulamak, hiç kuşku yok ki bizlere, özellikle de hiç dillerden düşürülmeyen biz 65 yaş üstülere düşüyor.

İkinci, üçüncü kronik hastalığı olan 65 yaş üstülerden; 70-75 ve 80 yaş üstülerin salgından daha kolay etkilendiklerini ve bu yaştakilerde vefat olayı oranının daha fazla olduğu gerçeğini göz ardı etmeyelim ama, açıklanan son veriler, yaş ayırımının neredeyse ortadan kalkmış olduğunu gösteriyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklamalarına göre, “Bulaş Konusu”ndaki öncelik, 20-30-40 ve 50’lı yaşlarda olduğu şeklindedir. Hatta, 02 yaş üstüler de dahil olmak üzere tüm 20 yaş altıların mutlaka maske takarak dış mekanlara çıkmalılar gereği üzerinde duruluyor.

Üzerimize çöken, ekonomik şartların yarattığı geçim sıkıntısını bir tarafa bırakırsak, bu şartlarda sağlıklı kalabilmemiz için iş başa düşmüştür. Salgınla mücadelede oldukça zor üç aylık çok önemli bir dönem içindeyiz.

Koronavirüsün iyice dişini göstermeye başladığı bu dönemde, sağlıklı kalabilmemiz için yapmamız gerekenleri asla ihmal etmemeliyiz;

- Evlerimiz dışında mutlaka maske takmalıyız (tüm illerde maskesiz çıkma yasaklandı). Dış mekanlarda ortak kullanılan yerlere dokunmamalıyız, ellerimizi ağzımıza, burnumuza ve gözümüze sürmemeliyiz.

- Mümkün olabildiğince evde kalmalı dışarı çıkmamalıyız. Çıkmak zorunda kalırsak da; kalabalık ortamlarda (Kafeler, düğün-dernek, taziye, toplantı, ağırlama, uğurlama v.b gibi) bulunmamaya dikkat etmeliyiz. Ve her yerde sosyal mesafeyi mutlaka korumalıyız.

- Hijyene ve temizliğe dikkat etmeliyiz. Ellerimizi; dezenfektan, limon kolonyası ile temizlemeli, fırsat bulduğumuzda bol sabunlu suyla mutlaka yıkamalıyız.

Artık iş başa düşmüştür. Koronavirüse yenilmeyelim.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...