İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Önce Beyinlerdeki Sansür Kalkmalı!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

24 Temmuz 1908 tarihinde basında sansürün kaldırılması ile demokrasi ve özgürlük yolunda önemli bir adım atılmıştır. Böylece haber alma özgürlüğünün dönüm noktası olan 24 Temmuz günü, “Gazeteciler ve Basın Bayramı” olarak kutlanmaktadır.
Gazeteciler ve Basın Bayramını kutlamak amacıyla İstanbul Gazeteciler Derneği (İGD)’nin başkanı Mehmet Mert’in önderliğinde düzenlenmiş olan geceye davet edildim. Gazeteciler için böyle özel bir gün olması bu mesleğe verilen değeri gösteriyor.
Yani bir zamanlar verilmiş olan değeri...
Günümüzde ise gazetecilerin eskiden gördükleri değeri görüp görmedikleri tartışılır.
Gece güzeldi, bir çok gazeteci, köşe yazarı, sivil toplum kuruluşu başkanları ve iş insanları bu gecede bir araya gelmişti. Başkan Mehmet Mert gecenin anlam ve önemini vurgulayan konuşmasında “Gazeteler hürdür, sansür yasaktır” ifadelerini kullandı.
Gerçekten de basın hür müdür?
1982 Anayasasının 28.maddesinin 1.fıkrası şöyle demektedir: “Basın hürdür, sansür edilemez.”
Peki günümüzde bu böyle mi? Basında sansür yok mu?
Dördüncü güç olarak adlandırılan medyanın,bağımsızlığı ve özgürlüğü toplumun siyasi ve sosyal gelişiminde önemli bir rol oynar. Siyasi erklerin eylemleri ve politikaları olmadan, hükümetlerin eylemleri veya politikaları hakkında doğru ve tarafsız bir şekilde bilgi edinmek mümkün değildir.
Başkan Mehmet Mert geceye katılan gazeteci yazarları sahneye davet ederek teşekkür etti. Meslekleri ile ilgili duygu ve düşüncelerini dile getiren gazetecilerden birinin konuşması arasında geçen şu cümle geceye damgasını vurdu. “Önce beyinlerdeki sansür kalkmalı!”
Evet gerçekten de haklıydı. Türkiye’de basın özgürlüğü olduğunu düşünmüyorum. Çünkü düşüncesinden dolayı tutuklu olan gazeteci ve yazarlar basının özgür olmadığının açık göstergesidir. Globalleşmenin en iyi göstergesi basın yayın ve haberciliğin özgürlüğüdür. Oysa basın Yayın habercilik ve haberci küreselleşme kıskacındadır.

Bir çok ulusal ve yerel TV’nin katılmış olduğu gecede bir spiker masamıza yaklaştı sanatçı kişiliğimden ve Kadın ve Güç Derneği yönetim kurulu üyesi olmamdan dolayı basında sansür ile ilgili düşüncelerimi sordu. Bir kadın hakları savunucusu olan ben kadına şiddet, taciz ve tecavüz haberlerinin de sansürlendiğine değindim. Çünkü gittikçe önlenemez hale gelen kadına karşı fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddetin her yerde olduğunu vurguladım. Toplu taşımalarda, duraklarda, cadde ve sokaklarda… Kadınlarımızın üzerine kabus gibi çökmüş durumda… TV’lerde gerçeğin tam olarak yansıtılmadığına şahit oluyoruz dedim.

İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin çekilmesinin ardından toplumun her kesiminde kadına yönelik taciz ve şiddetin daha da arttığını görüyoruz. Kadına yönelik taciz ve aile içi şiddet haberlerin ise yayın yasaklarıyla kamuoyuna duyurulmasının engellendiğine zaman zaman tanık oluyoruz.
Kadın cinayetleri pornografik bir dille anlatılıyor, cinayetin nasıl işlendiğine dair ayrıntı veriliyor, kadın mağduriyeti üzerinden haber yapılırken kadın haberin öznesi yapılıyor. Bu yüzden öldürülen kadınların isimlerini biliyoruz. Yüzlerini unutmuyoruz. Peki, öldüren erkekler? İşte sorun burada. Onlar hiç yoklar. Ne yazıkki her zaman olduğu gibi yasaların boşluğudan dolayı yeterli cezayı almıyorlar.
Her gün bir çok kadının öldürüldüğü haberini izliyoruz. Ölümün eşiğinden dönenler, çocuklara yönelen cinsel istismardaki artış, sokaklarda her an karşımızda beliren vakalar endişelenmekte ne kadar haklı olduğumuzu gösteriyor. Çoğu kez habercilerin yaptığı haberler, kadına ikincil bir şiddet uyguluyor. Bu noktada her birimize düşen görevler var. Kadın hakları savunucusu olarak, sivil toplum örgütü olarak,
haklarımızın peşindeyiz.
Nihayetinde biz çizginin doğru tarafında duruyoruz. Sıkça karşılaştığımız yayın yasakları ve sansür uygulamaları halkın doğru bilgi almasına engel teşkil etmektedir.
Bu yüzden yaşasın basın özgürlüğü…
Yaşasın kadın hakları dayanışması…

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...